Hadis

Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münker Terk Edilirse Ne Olur?

Paylaş:

                Rabbimiz Teala İslam’a davet etmenin farz olduğunu bildirmiş ve bu görevi yapmak için söylenen sözün en güzel söz ve sözü söyleyenin de en güzel sözlü olduğunu bizlere haber vermiştir. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de yolda duran insanlara dahi: “Yolun hakkını emri bil maruf nehyi anil münker yapmakla verin”1 buyurarak bu vazifenin ne kadar önemli olduğunu bildirmiştir. Davet vazifesini terk etmenin sonuçları hakkında hadislerde geçen haberleri sizler için derledik:

  1. YAPILAN DUALAR KABUL EDİLMEZ

“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah, kendi katından yakın zamanda üzerinize bir ceza gönderir, sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz lâkin, duanız kabul edilmez.”2

  1. ALLAH'IN YARDIMI SON BULUR

"Ey insanlar! Yüce Allah size şöyle buyurur: Dua edip de kabul etmeyeceğim, istediğinizde vermeyeceğim, yardım talep ettiğinizde yardım göndermeyeceğim bir gün gelmeden önce iyiliği emredin ve kötülükten men edin."3

  1. UMUMİ CEZA GELİR

Bir gün Hz. Ebubekir şöyle dedi: “Ey insanlar! Siz şu ayeti okuyorsunuz ancak yanlış anlıyorsunuz: ‘…Siz kendinize bakın, siz doğru yolda olduğunuz müddetçe sapıtan kimseler size zarar veremez...’4 Hâlbuki biz Rasulullah’ı şöyle buyururken işittik: ‘İnsanlar zalimi görüp de onun elini tutmaz (zulmüne engel olmazlar) iseler, Allah’ın onları umumi bir şekilde cezalandırması yakındır.”5

“Bir topluluğun arasında günahlar işlenir de onlar, güçleri yettiği halde bunu değiştirmezlerse, Allah yakın bir zamanda mutlaka onlara umumi bir azap gönderir.”6

  1. KİŞİNİN KALBİ MANEN ZARAR GÖRÜR

“Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahit olan kişi (elinden bir şey gelmediği takdirde) diliyle ve kalbiyle bunu çirkin görürse, o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahit olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse de sanki şahit olmuş gibi manen zarar görür.”7

  1. İSRAİLOĞULLARINA LANET EDİLDİĞİ GİBİ LANET EDİLİR

İsrailoğullarındaki ilk bozulma şöyle başlamıştır: Bir kişi kötülük yapan birini görünce: “Bak arkadaş! Allah’tan kork ve bu yaptığından vazgeç! Çünkü bunu yapmak sana helal değil!” diye uyarırdı. Ertesi gün o adamı aynı vaziyette gördüğünde onunla birlikte yiyip içmek ve yanında oturabilmek için bir daha ikaz etmezdi. İşte o zaman Allah Azze ve Celle onların kalplerini birbirine benzetti. Sonra Rasulullah şu ayet-i kerimeleri okudu: “İsrailoğullarından kafir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır. Onlar, işledikleri kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür! Onlardan çoğunun, inkâr edenlerle dostluk ettiklerini görürsün. Kendileri için (ahirete) hazırladıkları şey ne kötüdür. Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar! Eğer onlar Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı kafirleri dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”8 Rasulullah bundan sonra sözlerini şöyle tamamladı: “Ya siz de birbirinize iyi şeyleri tavsiye eder, kötülüklerden sakındırır, zalimin zulmüne mâni olursunuz yahut da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, İsrailoğullarına lanet ettiği gibi size de lanet eder.”9

                Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadislerde de belirttiği üzere İslam davetini terk etmek hem ferdi olarak hem de toplumsal olarak Allah’ın azabını çekmektedir. Tüm Müslümanlar hem bu hadisleri dikkate alarak hem de Ümmet-i Muhammed’in durumunu göz önünde bulundurarak İslami davete ara vermeden devam etmelidirler. Mazlum ve masum Müslümanlar adına, nefsi arzularına yenik düşmüş ve kendini kaybetmiş olan insanlığı kurtarmak adına, tembel ve korkak Müslümanları yeniden ayağa kaldırmak adına İslami davet her an devam etmeli, bu kutlu dava her eve ulaştırılmalıdır.

  1. Müslim, Selâm 2. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 30
  2. Tirmizi, Fiten, 9/2169
  3. Tirmizi
  4. Maide, 105
  5. Tirmizi
  6. Ebu Davud, Melahim, 17/4338; Tirmizi, Fiten, 8; Tefsir, 5/17; İbn-i Mace, Fiten, 20; Ahmed, I, 2, 7, 9
  7. Ebu Davud, Melahim, 17/4345
  8. Maide, 78-81
  9. Ebu Davud, Melahim 17/4336; Tirmizi, Tefsir 5/6, 7; Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, X, 93