Esmâü'l Hüsnâ

Er Rakîb Ve El Mucîb

Paylaş:

“Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde (gözetici) Rakîb’dir.”1 Rakîb; “görüp gözeten, murâkabe eden, bütün varlıklar üzerine gözcü olup onların bütün işlerini kontrol altına alandır.” Ayrıca “bütün varlıklar ve bütün işler murakabesi altında bulunan, bütün varlıklar üzerinde gözcü, her varlığı, her işi her an gözeten, bütün işleri murakabesi altında bulunduran” demektir.

                Er Rakîb, kâinatı yaratan canlı, cansız sayısız varlığı idare eden Rabbimiz’in önemli isimlerindendir. En küçüğünden en büyüğüne, en basitinden en karmaşık olanına evrendeki tüm varlıkların düzeni, tertibi ve idaresi için her an takip edilmeleri gerekmektedir. Canlılar arasında, yeryüzünde, okyanuslarda, dağlarda, gökyüzünde, galaksilerde ve gezegenler arasında bir dengenin olması, tüm kâinatı alt üst edecek afetlerden koruması yüce Allah’ın her an tüm varlıkları gözetim altında tuttuğunun delilidir.

                İnsan, imtihan için ve sorumlu bir varlık olarak yaratıldığından söz ve eylemlerinden sorumludur. İnsan yaşadığı hayatta çeşitli imtihanlardan geçirilecek, zorluklarla mücadele edecek, bazen imtihanları kazanacak bazen de kaybedecektir. Her durumda amelleri kayıt altına alınacaktır. Bu zorlu, mücadele gerektiren yolda insan, düştüğünde kendisini kaldıracak, hastalandığında kendisini iyileştirecek, sıkıntıları karşısında kendisini ferahlatacak, ümidini kaybettiğinde kendisine ümit verecek bir zata muhtaçtır. Öyle bir zat ki kendisini her an görüp gözeten, duyan, yardıma gelebilen ve her şeye gücü yeten bir zat. İşte bu zat Rabbimiz Allah’tır. Başımız dara düştüğünde el açıp yardım dilediğimiz, hastalandığımızda şifa istediğimiz, her türlü sıkıntıda sığındığımız Rabbimiz ile irtibatımızı duayla sağlarız. Bu noktada Rabbimiz’in “El Mucîb” ismi ön plana çıkıyor.

                Mucîb, “O’na yalvaranların isteklerine karşılık veren, teklifleri bilendir. Kendine yalvaranların isteklerini veren, duaları kabul eden, icabet eden, kullarının dualarına cevap veren” demektir.

                “Kullarım beni sana soracak olursa, muhakkak ki ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.’’2

                Bize yakın olduğunu söyleyen Rabbimiz duanın kendisine yapılacağını açık bir şekilde buyururken, doğru olan yolu da bizlere, birçok ayetle bildirmiş ve zaman zaman da ikaz etmiştir. Dua yalnız, tek ve değişmeyen ilaha yapılır. O’nun dışında yapılacak dualar hem bâtıl duadır ve de geçersizdir. Kişilerden, yatırlardan, kurumlardan, sistemlerden yardım istemek adına, dua etmek doğru değildir. Dua eden kişinin Allah ile arasındaki uzaklığın, insanın kendisiyle şahdamarı arası kadar olduğunu bilmesi önemlidir. Böyle olduğu halde günümüzde birçok insan Allah’a dua edeceği yerde ya hiçbir şeye gücü yetmeyen, hiçbir şey yapamayacak olan kimselerden istiyor ya da başka bâtıl inançlara göre dua ediyor. Yatarken, ayaktayken, yürürken istediğiniz her zaman ve zeminde O’na yakın olmak isterseniz, O size daima yakın olacaktır.

                Rabbimiz dünya imtihanını başarıyla geçmeyi hepimize nasip etsin…

                “De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabb’im size değer verir miydi?”3

 

  1. Nisâ, 4/1
  2. Bakara, 186
  3. Furkan, 77