Başyazı

KUR'ÂN'IN KELÂMULLAH OLDUĞUNUN DELİLLERİ -3

Paylaş:

Kitabında haber ettiği yardım ve zafer müjdeleri ile Müslümanlara moral ve güç veren Allah’a hamd, tevekkülü ve sabrıyla örnek olan Rasulüne salâtu-selâm, ümmetin dirilişi için mücadele eden kardeşlerime selâm ile geçen sayıda kaldığımız yerden devam edelim:

Kur’an’ın ğaybten verdiği haberlerden birisi de Fetih sûresinde bildirilmiş ve Allah (c.c.): “Doğrusu biz sana apaçık bir fetih açtık (ihsan ettik)” buyurmuştur. Olay şöyledir:

Fetih sûresinin 27. âyetinde; “Andolsun ki Allah, Rasulü’nün gördüğü rüyanın hak olduğunu tasdik etmiştir. Allah dilerse siz, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Bundan başka size yakın bir (zaman da) fetih verecektir” buyrulduğu üzere Allah Rasulü (s.a.v.) sâdıka bir rüyada Mekke’ye girdiğini ve Kâbe’yi tavaf ettiğini görmüş ve bunu sahabe-i kirama haber vermişti. Ve bu amaçla yola çıkmışlar ve sahabeden birçoğu bu rüyanın aynı sene gerçekleşeceğini zannetmişlerdi. Fakat müşrikler Müslümanların umre yapmasına ve Kâbe’yi tavaf etmesine izin vermemişler ve bunun üzerine Hudeybiye Barış Antlaşması imzalanmış ve mü’minler bir sonraki sene umre yapmak için geri dönmek zorunda kalmışlardı. 

Bu arada antlaşma maddelerinden biri zahiren Müslümanların aleyhine gibi görünüyor ve Müslümanların ağırına gidiyordu. Hatta Hz. Ömer (r.a.)’İn bu hususta itirazı olmuş ve Rasulullah (s.a.v.)’a: “Sen bizim Beytullah’a gireceğimizi ve onu tavaf edeceğimizi haber vermemiş miydin?” demişti. Rasulullah (s.a.v.) da: “Evet ama bu sene demiş miydim?” buyurdu. Hz. Ömer: “Hayır” demişti. Rasulullah (s.a.v.): “Öyleyse sen ona varacaksın ve tavaf edeceksin” demişti. Yapılan antlaşmadan birçok sahabi memnun olmamıştı. Ama Hudeybiye dönüşünde Allah (c.c.) “Doğrusu biz sana apaçık bir fetih açtık (ihsan ettik)” âyetini indirdi. Allah Rasûlü (s.a.v) bu sûre hakkında: “Bu gece bana öyle bir sûre nazil oldu ki bana göre dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır” buyurmuştu. 

Bu âyet müfessirlerin ekseriyetinin görüşüne göre Hudeybiye antlaşması ile ilgilidir ve Hudeybiye antlaşmasının bir maddesi zâhiren Müslümanların aleyhine gibi görünse de müşriklerin Müslümanlarla antlaşma masasına oturmak zorunda kalmaları bir zafer olduğu gibi, bu antlaşma neticeleri itibariyle de büyük bir fetih olacak ve kıyamete kadar gelecek tüm fetihlerin bir başlangıcı sayılacaktı. Onun için âyette;  “Biz sana apaçık bir fetih açtık” buyruldu. Yani fetihlerin önünü açtık, artık fetihler gerçekleştireceksiniz denilmiş oluyordu. Âyet Hudeybiye antlaşmasının bir fetih olduğunu ifade ediyordu. İbn-i Mes’ud: “Siz fethi, Mekke’nin fethi olarak görüyorsunuz. Biz ise Hudeybiye antlaşmasını fetih sayıyoruz” demiştir. 

Gerçekten de fetih oldu ve Müslümanlar bu antlaşma sayesinde müşriklere tebliğ edebilme imkânı bulup gönülleri fethettiler. Aynı zamanda Mekke müşriklerinin saldırılarından kurtulup yönlerini Hayber’e çevirebildiler.  Yukarıda metnini verdiğimiz Hayber’in fethine işaret olarak gelen 27. âyette “fethu karib”, “yakın fetih” buyrulmuş ve  Hudeybiye antlaşmasından kısa bir süre sonra yani 2,5 – 3 ay sonra Hayber fethedilmiştir. 

18. âyette de: “Ağacın altında sana biat ediyorlarken Allah o mü’minlerden râzı olmuştur. Allah onların kalplerinde olanı bildi ve üzerlerine huzur ve güven indirdi. Ve onlara yakın bir fetih verdi” buyrularak yine Hayber’in fethine işaret edilmişti. Gerçekleşmedi mi? 

19 ve 20. âyetlerde de bol ğanimet verileceği bildirilmişti. Aynen öyle de oldu ve Hayber’den pek çok ğanimet elde edildi ve Kur’an’ın verdiği haber gerçekleşti.

O yüzden Allah Rasulü (s.a.v) Hayber ğanimetlerini sadece Hudeybiye’de bulunanlar arasında taksim etti. Çünkü Hayber zaferi Hudeybiye sayesinde olmuştu. Yani Hudeybiye görünenin aksine bir fetih idi. Herkes aksini düşünüyordu ama ğaybı bilen Allah bu antlaşma fetihlere vesile olacak diyordu. Allah Rasulüne, ashabından biri: “Ya Rasulallah, fetih bu mu?” diye sorduğunda Efendimiz: “Evet, vallahi hiç şüphesiz bu bir fetihtir” buyurmuştu. Gerçekleşmedi mi? Verilen haber doğru çıkmadı mı? Bu, Kur’an’ın kelamullah olduğunun delili değil midir? 

Fetih sûresinin 1. âyeti ekseri müfessirlere göre Hudeybiye antlaşmasının bir fetih olduğunu haber veriyorsa da bazı müfessirler âyetteki fetihten maksadın Mekke’nin fethi olduğunu söylemişlerdir. O halde “feth-u mübin” “açık fetih” Mekke’nin fethidir ve bu görüşe göre âyet Mekke’nin fethini haber vermiş olmaktadır. Bu ğaybî haber hicretin 6. senesinde gelmiş ve hicretin 8. senesi yani iki sene sonra Mekke fethedilmiştir. Bu da Kur’an’ın kelamullah olduğunun bir delili değil midir? 

2. âyette: “Sana olan nimetini tamamlasın diye” buyruluyordu. Bu âyet de Peygamberimize ve Müslümanlara gelecekle ilgili verilmiş bir müjdeydi. Müslümanlara bundan böyle korkusuzca ve emniyet içinde yaşayabilecekleri, İslam devleti ve medeniyeti kuracakları, özgür olacakları ve büyük bir güce ulaşacakları haber verilmiş oluyordu. Çünkü bunlar olmadan Peygamberimize verilen nimet tamamlanmış olmaz. Efendimiz hayattayken bunlar gerçekleşmedi mi? Allah ona olan nimetini tamamlamadı mı? Bu Kur’an’ın bir mucizesi değil midir?

3. âyette de: “Ve Allah sana çok şerefli bir muzafferiyetle yardım etsin (diye)” buyrulmuştur. Yani şerefli bir zafer verilecektir. 

1. âyette haber verilen “fethu mubin” Hudeybiye antlaşması bile olsa âyet Hayber’in fethine de Mekke’nin fethine de işaret sayılır. Çünkü âyet esas itibari ile fetihlerin başlayacağını haber vermektedir. Dolayısıyla tüm fetihleri içine alır.

21. âyette: “Ve bundan başka (nimetler ve fetihler ki) siz henüz onlara güç yetirmiş değilsiniz; (ama) gerçekten Allah onları kuşatmıştır. Allah, her şeye karşı güç yetirendir” buyruldu. Âyet Mekke’nin ve daha birçok memleketin fethedileceğine işarettir. Çünkü “şu verdiğimiz Hudeybiye fethinin ve çok yakında vereceğimiz Hayber’in fethinin dışında bir fetih daha vereceğiz” demektedir ve bu Mekke’nin fethidir. Gerçekten de âyetin ifade ettiği gibi Müslümanlar o zaman henüz Mekke’nin fethine güç yetirebilecek durumda değillerdi. Ama iki sene sonra Mekke’yi kuşatıp fethettiler. Âyette “kuşatma” kelimesi kullanılmıştı ve gerçekten de Mekke kuşatılarak fethedildi ve kuşatılıncaya kadar Mekkelilerin haberi olmadı. Gece karanlığında Mekke’nin dört bir yanında on bin ateşin yakıldığını görünce şok olmuşlardı. Allah (c.c.) Mekke’yi savaşla değil kansız bir kuşatmayla fethedeceklerine işaret etmişti. Denildiği gibi gerçekleşmedi mi?

Sûrenin 28. Âyetinde “O, O Allah’tır ki; kendi Peygamberini hidâyetle ve hak din ile gönderdi. Bütün dinlere ğâlip kılmak için” buyruldu. Hem ilmî olarak ortaya koyduğu deliller yönünden bütün din ve ideolojilere üstün olacaktır-ki bu gerçekleşmiştir-hem de fiilî olarak ğalip gelecektir. İslam ile savaşan bütün din ve ideolojiler mağlup olacaklardır. Tarihe bakıldığında bunun büyük ölçüde gerçekleştiği görülecektir. Müslümanlar, Efendimizden itibaren fetihler gerçekleştirmişler, neredeyse dünyanın yarısına hâkim olmuşlar ve bütün dinlere üstün gelmişlerdir. Bu üstünlük son 2 asırdır elimizden gitmiş olsa da hem bugün İslam âleminde görülen gelişmeler ve hem de Hz İsa’nın geleceğine dair hadislerde ifade olunduğu üzere Müslümanlar yeniden güçlenecekler ve diğer dinlere olan ğalibiyetleri tamamlanacak ve yeryüzünde tek söz sahibi durumuna geleceklerdir.  

Sûrenin başlarında haber verilen Hayber’in ve Mekke’nin fethi, Bizans ve İran’ın ğanimetlerinin ele geçirilmesi yani buraların fethedilmesi gerçekleştiği gibi sûrenin sonunda verilen bu haber de gerçekleşecektir. Her nizam, her inanç ve her ideoloji bir dindir ve Allah, dinini bütün düzen ve medeniyetlerin üstüne çıkaracaktır. Çünkü peygamberin ve dinin gönderilişi sadece bu dini insanlara anlatmak için değil, aynı zamanda bu dini hayata ve yeryüzüne hâkim kılmak içindir.

 Sad sûresinin 11. âyetinde: “Onlar burada (çeşitli) fırkalardan olma bozguna uğratılmış bir ordudurlar” buyrulmuş  ve Mekke’nin fethine işaret edilmiştir. Yani bunlar aynı şehirde mağlup olacaklardır ve Mekke fethedilecektir denilmiştir. Veya müşriklerin Bedir’den başlayan mağlubiyetlerine işaret edilmiştir. Gerçekleşmedi mi?

Fetih  ve Sad sûrelerinde bu  müjde ve ğaybî haber verildiği gibi Saffat sûresinde de yakında zafer verileceği müjdelenmiş ve  170-175. âyetlerde şöyle buyrulmuştur. “…Yakında bilecekler. Andolsun Peygamber olarak gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz bizim askerlerimiz, üstün gelecek onlardır. Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir” buyrulmuştur. Sûre, Mekke’de nazil olmuştur ve o zamandan müşriklerin mağlup olacağı ve Müslümanların üstün geleceği Müslümanlara vaad edilmiş ve kâfirler ise tehdit edilmişlerdi. Bu tehdit ve ikaz yapıldığında Müslümanlar zulüm altında inliyordu ve büyük bir kısmı hicret etmek zorunda kalmışlardı. Birçok insan bu davanın ve hareketin yok olup gideceğini düşünüyordu. Bu âyet böyle bir ortamda kâfirleri tehdit ediyor ve Müslümanlara müjde veriyordu. Verdiği müjde gerçekleşmedi mi? 

Allah’ın vaadinin şartlarını yerine getirirsek bu vaad bizim için de geçerlidir. Bazen mağlubiyetin gelmesi;  1- Günahlarımızdan 2- Ğalibiyetin şartlarını yerine getirmemekten 3- İmtihan ve 4- İlerideki zaferlere hazırlık içindir. Âyette bizim askerlerimiz demekle; 1- Asker olmamız 2- Yaptığımızı Allah için yapmamız 3- O’nun dediği gibi yapmamız gerektiği ifade edilmektedir. Bu dünyada zafere ulaşamayan ve şehit olan Peygamberlere gelince; onlara yardım edilmemiş denilemez. Onlara da yardım edilmiştir. Ahlâkî başarılar verilmiş, kavimlerine azap gelmiş, bâtıl silinip gitmiş, hak bâki kalmıştır. Bu dünyadaki fiilî ğalibiyete gelince; o toplumun ekseriyetinin nefsini temizlemesine, kâfirlerle mücadele etmesine ve lâyık olmasına bağlıdır.

Sûrenin 179. âyetinde: “Ve seyret; Onlar da (azabı) yakında göreceklerdir” buyruldu. Bu âyetin nüzulünden 14 - 15 sene sonra Mekke fethedildi, birkaç sene sonra Bizans ve İran imparatorlukları mağlup edildi. Verilen ğaybi haber gerçekleşmedi mi?

Kur’an’ın kelamullah olduğuna dair diğer deliller ile devam etmek dileğiyle…