Öncü Şahsiyetler

Meleklerin Kendisinden Hayâ Ettiği Sahabi Hz. Osman

Paylaş:

Kâinatın Efendisi (s.a.v.), bir gün evinde yarı uzanmış halde dinleniyordu. Kendisini ziyarete gelen Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’le konuştuğu esnada kapı çalınmış ve kendisine Hz. Osman’ın da geldiği bildirilmişti. Hz. Osman’ın geldiğini öğrenen Hz. Peygamber, hemen yerinden kalkarak oturdu. Bunu gören Hz. Ayşe(r.anha): “Neden böyle davrandınız ey Allah’ın Resulü?”  Dediğinde: “Osman, o kadar hayâlı ki beni o halde görseydi çekinir ve söylemek istediklerini söyleyemezdi. Ey Ayşe! Melekler bile ondan hayâ ediyor, ben nasıl etmem?” buyurdu.

Öncü şahsiyetleri zikrettiğimiz sayfamız bu defa Hz. Osman (r.a)’ı hayatımıza örnek gösterir. İffet ve hayâsıyla örneğimiz olan halifenin işte tertemiz hayatı…

Efendimizin halifelerinden olan Hz. Osman, Peygamberimiz risaletle görevlendirildiğinde otuz dört yaşında ve ilk iman edenlerdendi. İman ettiği zaman bunu duyan amcası Hakem b. Ebil-As, onu sıkıca bağlayarak hapsetmiş ve dininden dönmezse asla serbest bırakmayacağını söylemişti. Yeğeninin kararlılığını ve asla dininden dönmeyeceğini anlayınca mecbur kalarak onu serbest bırakmıştı.1 Peygamberimiz (s.a.v)’in kızı Hz. Rukiye ile evli olan Hz. Osman, İbn Hacer’in birçok sahabiye dayandırarak kaydettiği bilgiye göre, eşiyle birlikte Habeşistan’a ilk hicret eden kişiydi.2

Şüphesiz Peygamberimizin yanında, damadı ve halifesi olan Hz. Osman’ın kıymeti çok büyüktü. Bedir Savaşı esnasında rahatsızlanan ve vefat eden Hz. Rukiye’den sonra Peygamber damadı olma şerefine tekrardan nail olan Hz. Osman, ikinci kez Peygamberimiz tarafından diğer kızı Ümmü Gülsüm (r.anha) ile evlendirildi. Hicretin dokuzuncu yılında Ümmü Gülsüm vefat ettiğinde Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştu: “Eğer kırk tane kızım olsaydı birbiri peşinden hiçbir tane kalmayıncaya kadar Osman’la evlendirirdim.”3 Peygamberimiz (s.a.v)’in iki kızıyla evlendiği için kendisine “iki nur sahibi” anlamına gelen “Zinnureyn” denilmiştir.

Zengin bir sahabi olan Hz. Osman, malını Rabbi’nin davası güçlensin diye tasadduk eden güzide bir kuldu. Tebuk Seferi’ne çıkacak olan ordunun teçhiz edilmesinde yaptığı yardım tarihe kaydolmuştur. Ordunun üçte ikisini tek başına teçhiz etmiş, malından üç bin deve, yetmiş at, on bin altın getirerek Resulullah (s.a.v)’a teslim etmiştir. Bunun üzerine Allah Resulü “Bugünden sonra Osman’a günah yazılmayacaktır.” buyurmuştur.4 Peygamberimiz (s.a.v), bir gün mescitte bulunduğu esnada; “Mescidi kim genişletecek? Karşılığında Allah (c.c) da ahirette yerini genişletecek.” buyurduğunda Hz. Osman yerinden hızla kalkarak: “Ben Ya Resulallah!” diyerek Peygamber Mescidini genişleten ve Efendimizin “Benim cennette arkadaşım Osman’dır.” buyurduğu müjdenin sahibi olmuştur.5

Allah Resulü (s.a.v) Medine’ye geldiğinde içecek su yoktu. Bir Yahudi’nin mülkiyetinde olan Rume Kuyusu’nu yirmi bin dirheme satın alarak bütün Mü’minlerin istifadesine sunmuştu. Bu kuyunun Müslümanlar için ne kadar kıymetli olduğu Peygamberimizin şu sözünden anlaşılmaktadır: “Rume Kuyusu’nu kim açarsa, ona cennet vardır.”6

Hz. Ebubekir döneminde kıtlık olmuştu. Şehre giren Hz. Osman’ın ticaret kervanı tüm ihtişamıyla tüccarların ilgisini çekmiş ve her biri “Bize satar mısın?” diyerek cazip fiyatlar sunmuştu. “Daha fazlasını veren var.” diyerek satışı kabul etmeyen Hz. Osman’ın tavrını anlayamayan tüccarlar, malı iki kat fiyatına satın almayı teklif ettiler. Bunu da kabul etmeyen Hz. Osman, “daha fazlasını veren var.” deyince malını satmak istemeyen Osman (r.a)’ı halife Ebubekir (r.a)’e şikâyet ettiler. Durumu öğrenen Hz. Ebubekir, Osman (r.a)’ı yanına çağırarak malını neden satmak istemediğini sordu. “Ben malımı herkesten daha fazla verecek olan Allah’a satıyorum, kervandaki mallarımı ve develerimi Rabbim için veriyorum.” diye karşılık verdi.

İşte İslam Medeniyetinin yetiştirdiği öncüler. Bu ümmet ne kadar övünse azdır.  Dünyanın neresinde Ebubekir, Ömer, Osman, Ali var? Nasıl bir ümmet yetiştirdin böyle Ey Allah’ın Resulü... Zaman, senin zamanından daha güzeline şâhid olmadı. Yetiştirdiğin yiğitler, ümmetin en güzel örnekleri oldu.

Hz. Osman (r.a), İslâm tebliğinin girmiş olduğu yayılma sürecini aynı hızla devam ettirmeye çalıştı. O, Ermenistan, Kuzey Afrika ve Kıbrıs’ı fethetmiş, İran’daki ayaklanmaları bastırarak merkezî yönetimin nüfuzunu yeniden tesis etmiştir.

Hz. Osman zamanında, Kuzey Afrika’daki fetihler tamamlanmış, İslâm’ın karşısındaki en büyük güç olan Bizans’ın batıdan sıkıştırılması planları uygulamaya konulmuştur.

 Hz. Osman’ın yaratılışındaki yumuşaklık ve hoşgörü ile insanların serbestçe hareket edebilmelerine imkân sağlamıştı. Onun bu yapısından istifade eden eyaletlerdeki birtakım valiler, sorumsuz davranışlar sergilemeye başlamışlardı. Bu şekilde kısa sürede fitne hareketleri başlamış ve âsiler Hz. Osman’ın hilafet merkezini terk etmesini istemişlerdi. Osman (r.a) ise, görevini Rabbinin yanına kavuşuncaya kadar terk etmeyeceğini söyleyince Mısır’dan gelen 1500 kişilik âsi topluluğu, peygamber halifesini evinin önünde nöbet tutup öldürmeyi kastettiler. Yaşadıkları kendisini yıllar öncesine götürmüştü. Resulullah (s.a.v)’ın son günleriydi ve Peygamberimiz Osman (r.a)’ı yanına çağırtmıştı. Efendimiz: “Osman bundan sonra halife olacaksın. Kapına gelip halifelik gömleğini çıkarmanı isteyecekler. Bana kavuşuncaya dek, ne pahasına olursa olsun, bu gömleği çıkarma.” buyurmuştu.

Ka’b b.Ücre anlatıyor: “Resulullah bir gün bize fitneyi anlatıyordu. Kendisinden sonra belirecek, beli bükecek olan fitneden bahsediyordu. O esnada bir adam geçti önümüzden. Pelerininden yüzü görünmüyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v) onu görünce: “O fitne gününde bu adam hak üzere olacak” dedi. Kalkıp yanına gittim ve yüzünü açtım o, Osman (r.a) idi. Elinden tutup Resulullah’ın yanına gittim. “Ey Allah’ın Resulü Osman (r.a)’ı mı kastettiniz?” deyince, tebessüm eden Peygamberimiz “evet, o Osman’dır” diyerek karşılık verdi. Bir gün Peygamberimiz (s.a.v)’in yanına bir cenaze getirildi. Resulullah onun namazını kılmaktan imtina etti. Neden namaz kılmak ve kıldırmak için öne geçmediniz?” diye sorulduğunda; “çünkü o, Osman’dan nefret ederdi. Allah (c.c) Osman’ı sevmeyeni sevmez.” buyurdu.

Allah ve Resulünün sevgilisi olan Osman (r.a) çıkan fitne sonucu asiler tarafından şehid edilecekti. Günlerce evinde hapis kalan halife, aç ve susuz bırakılmıştı. İftar etmek için hanımı Naile’ye “Su var mı?” dediğinde, “İçecek suyumuz yok ey Allah’ın halifesi!” diye karşılık verdi. Seksen iki yaşında olan halife, üst üste susuzluğun neticisinde “Subhanallah hiç içecek suyumuz yok, o zaman yarınki oruca niyetlenelim.” diyerek Rabbe yönelişi son anına kadar en güzel haliyle sergiledi.

İsyancıların halifenin evi önünde nöbet beklediğini öğrenen Hz. Ali (r.a), oğlu Hasan ve Hüseyin(r.anhm) ‘e Osman (r.a)’ı korunması için kapısı önünde nöbet tutmalarını emretti. Talha, Zübeyr gibi sahabilerin de kapısında korumak için nöbet beklediğini öğrenen Hz. Osman, kapının önüne çıkarak: “Burada beklemeyin. Beni asilerle baş başa bırakın. Vallahi Peygamber şehrinde kılıç sesi duyurmayacağım. Peygamber’in olduğu yerde kan akıtmayacağım.” diyerek hiçbir yardım ve desteği istemedi. Ve asilere dönerek: “Ben Rume Kuyusu’nu Allah Resulü ve arkadaşları su içsinler diye altın ve gümüş karşılığında satın almadım mı? Tebuk günü orduyu Allah’ın yardımıyla ben teçhiz etmedim mi? Bir gün Uhud’ta Ebubekir ve Ömer ile birlikte Rasulullah’ın yanında bulunduğumuz esnada Uhud sallanmaya başlamış ve Peygamberimiz ‘Ey Uhud! Sakin ol. Senin üzerinde Allah’ın Resulü, bir sıddık ve iki şehit var’ demedi mi?” sorusuna onlar ‘evet’ diyerek karşılık verdi. Bunu üzerine ellerini göğe kaldıran Hz. Osman (r.a): “Allah’ım şahid ol! Benim şehid olacağıma şahid oluyorlar” diyerek son konuşmasını yaptı ve içeri girip tekrardan mushafın başına geçti. Bir ara uykuya dalan Osman (r.a) rüyasında bir koridordan geçiriliyordu. İlerde bir ışık kümesi gören Hz. Osman, yaklaştığında Efendimizi, sağında Ebubekir (r.a), solunda Ömer (r.a)’i gördü. Peygamberimiz tebessüm ederek “Osman geldin mi?” dedi. Geldim Ya Rasulallah. “Seni susuz mu bıraktılar?” “Susuz bıraktılar Ya Rasulallah.” “Seni mescide girdirmiyorlar mı?” “Girdirmiyorlar Ya Rasulallah.” “Seni aç mı bıraktılar?”  “Aç bıraktılar Ya Rasulallah” deyince “Hadi gel, akşama birlikte iftar edelim.” buyurdu Fahri Kâinat Efendimiz. Bir anda uyanan Osman (r.a), hanımına rüyasını anlattı ve “Nâile, gitme vaktim geldi. Beni yalnız bırakın” buyurarak tekrardan Kur’an okumaya başladı. Sakindi halife, başı önde sekinet içinde Rabbinin kelamını okuyordu. “Onlara karşı Allah sana yeter!” ayetini okuduğu esnada kapılar zorlanarak âsiler içeriye girmeye başlamıştı. Hiç başını kaldırmadı. Halife tüm sakinliği ile Rabbine, peygamberine ve sadık dostlarına kavuşma anını bekliyordu. Oruç olduğu halde Mushafın başında, başına ve göğsüne inen kılıç darbesiyle şehid edildi.

Selam olsun Osman (r.a)’a, selam olsun Ebubekir (r.a)’e,selam olsun Ömer(r.a) ve Ali(r.a)’ye...

Salât ve selam ise, onları yetiştiren Peygamberimiz (s.a.v)’in üzerine olsun.

  Ey Rabbimiz! Bizi iffet ve hayâyı kuşanarak yolunda fedakârca hizmet eden sâdık kullarından eyle. Ömrümüzü yolunda geçirdiğimiz yıllara şahid kıl ve bizi yolunun hizmetkârı olarak huzuruna al. (Amin)

  1. Suyuti,168
  2. İbn Sa’d, Tabakatül-Kübra, Beyrut t.y.1, 207
  3. Üsdül-Ğabe, 3, 586; Suyuti, a.g.e, 165; H.I.Hasan, Tarihu’l İslam, 1, 256
  4. Tirmizi
  5. Tirmizi
  6. Buhari- Fezailul-Ashab, 47