Siyer

Peygamberimiz’in Davet Mektupları -2

Paylaş:

 

Hudeybiye sulhundan sonra, İslam Devleti tartışmasız Arap Yarımadası’nın en kuvvetli devleti olmuştu. Peygamber Efendimiz’in krallara gönderdiği davet mektupları, onların tahtlarını sallamış, bazılarının İslam’a girmelerine vesile olmuş bazı kralları da harbe sevk etmiştir.

Peygamberimiz’in gönderdiği mektuplar dizisine Mısır ve İskenderiye’nin kralı Mukavkıs lakaplı Cüreye İbn Mina’ya gönderdiği mektubu ile devam ediyoruz. İyi okumalar...

Allah’ın kulu ve Rasulü Muhammed’den, Kıpt milletinin ulusu Mukavkıs’a:

Selam hidayet yoluna gidenlere olsun. Dua ve temenniden sonra derim ki: Sizi İslam dinine davet ediyorum. Müslüman ol ki selamete eresin. Müslüman ol ki Al­lah ecir ve mükâfatını iki kat versin. Eğer bu davetimden yüz çevirirsen Kıpt ehlinin günahı boynuna olsun! ‘Ey Kitap ehli! Ancak Allah’a kulluk etmek, O’na hiç bir şeyi eş koşmamak, Allah’ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin müşterek aranızda olan söze gelin. Eğer yüz çevirirlerse: ‘Bizim Müslüman ol­duğumuza şahit olduk’ deyin!”1

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu mektubu göndermek için, Hatıb İbn Ebi Belteâ Radıyallahu Anh’ı seçmişti. Hatıb, Mukavkıs’ın huzuruna çıkınca, Mu­kavkıs’a: “Senden önce bu diyarda kendisinin en yüce rab olduğunu iddia eden bir adam (Firavun) vardı. Bu yüzden Allah onu dünya ve ahiret azabına uğrattı. Onunla, ona inananlardan, sonra da ondan intikam aldı. Başkalarından ibret al ki, başkaları senden ibret almasınlar” dedi.

Mukavkıs: “Bugün için bizim bir dinimiz var. Biz bu dinimizi bundan daha hayır­lı bir din olmadıkça bırakamayız” diye karşılık verdi.

Hatıb: “Biz sizi, Allah’ın diğer dinleri neshederek sadece kendisiyle yetindiği İs­lam dinine davet ediyoruz. Sizi İslam dinine davet eden bu Peygamber, bütün insan­ları davet etmiştir. Ona karşı en şiddetli husumeti Kureyş müşrikleri göstermiştir. Ona karşı en fazla düşman olanlar da Yahudilerdir. Ona en yakın olanlar da Nas­ranîlerdir. Hayatıma yemin ederim ki Musa’nın, İsa’yı müjdelemesi İsa’nın Muham­med’i müjdelemesi gibidir. Bizim sizi Kur’an’a davet etmemiz, sizin Tevrat ehlini İncil’e davet etmeniz gibidir. Her peygamber bir kavme yetiştirilmiştir ki o kavim, o peygamberin ümmetidir. O peygambere itaat ederek onun ümmeti olmuşlardır. Ey hükümdar! Siz de bu aziz Peygamber’in zamanına erişenlerdensiniz. Biz sizi İsa’nın dininden menetmiyoruz. Aksine onun davasını size emrediyoruz” dedi.

Bunun üzerine Mukavkıs: “Ben bu Peygamber’in durumunu tetkik ettim. Onun, ne küçümsenen kötü şeyleri emrettiğini ne de istenilen iyi şeylerden men ettiğini gördüm. Onu, ne sapık bir sihirbaz ne de yalancı bir kâhin olarak görmüyorum. Kendisinde kalplerdeki gizlilikleri bulup çıkarmak ve gönüllerdeki gizli temayül­leri bilip haber vermek gibi nübüvvet alameti de buldum. Biraz daha düşünmek isterim” dedi. Rasulullah’ın mektubunu aldı ve fildişinden küçük bir kutu içine ko­yup, mahfazayı mühürleyerek bir cariyesine verdi. Sonra Arapça yazmayı bilen bir kâtip çağırıp, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e şu cevabı yazdırdı:

“Bismillahirrahmanirrahim. Muhammed İbn Abdullah’a Kıpt kavminin ulusu Mukavkıs’tan: Selam üzerine olsun. Bundan sonra arz olunur ki: Mektubunuzu okudum, zikrettiğiniz hususu ve davetinizi anladım. Peygamber silsilesinden gön­derilecek bir peygamber daha kaldığını bilirdim. Fakat onun Şam’dan çıkacağını sanırdım. Gönderdiğiniz elçiye ikramda bulundum. Size iki cariye gönderiyorum. Bunların Kıptiler arasındaki mevkileri yüksektir. Bir de kisve (elbise) takdim ettim. Binmeniz için de bir ester hediye ettim. Selam üzerinize olsun!”*

Mukavkıs bundan başka bir şey yazdırmadı, Müslüman da olmadı. Peygam­berimiz’in peygamberliğini inkâr etmedi fakat iman da etmedi. Görüyoruz ki bazı kişiler davet yolunda bugünün İslam davetçilerinin de karşısına çıkacak. İslam davetini reddetmeyecek fakat hayatını da değiştirmek için harekete geçmeyecek­tir. Bugünün İslam davetçileri “Şüphe yok ki sen, sevdiğini doğru yola sevk edemezsin ve fakat Allah, dilediğini doğru yola sevk eder ve O’dur hida­yete erecekleri daha iyi bilen”2 ayetini şiar edinerek peygamberi bir metotla yola devam etmelidir. *

* Muhammed Münir Gadban, Nebevi Hareket Metodu, s: 559, 560, 561

1.        Âl-i İmran, 64

2.        Kasas, 56