Mektup

Riya Hastalığına İlaç Arayan Adam

Paylaş:

 

Riya hastalığının ilacını Kalp Doktoru’nun nasihatlerinde arayan adamın mektubu ve reçeteyi Kur’an- Sünnet kelamıyla yazan doktorunun cevabı…

Sayın Hocam,

Allah’ın selamı üzerinize olsun. Riya denilen hastalığın ilacını çok aradım, ancak şu hadisten başka bir şey bulamadım: “Bildiğim halde sana şirk koşmaktan sana sığınırım ve bilmediğim şeylerden dolayı sana tövbe, istiğfar ederim”1 Bu ve buna benzer başka dualarla namazda secde ederken, Allah’a dua ediyorum. Ancak, ruhi, manevi hayatımda fark edilir bir ilerleme göremiyorum. Nefsinizle mücadele ederken, kendisiyle başarıya ulaştığınız bana tavsiye edebileceğiniz uygulanır bir ilacınız var mıdır? Eğer varsa cevabı, İhvan gazetesinde bana bir yazar mısınız? Allah mükâfatınızı kat kat arttırsın. Bu Hastalık aşikâr, açıkça yaptığım amellerde beni ciddi davranmaktan alıkoyuyor. İmam Gazali, “Riyadan korkarak ameli terk etmek, riyanın ta kendisidir. Ve şeytanın gediklerinden bir gediktir” demesine rağmen, bu sözünü çalışmaya teşvik amacı ile söylediğine inanıyorum ve bunu kendime ikna edici bulamıyorum. Çünkü gizli amellerde riyakârlık olmadığından o amelleri yapmak mümkündür. Yanlış mı doğru mu olduğunu bilmem ama çalışırsam faydalı olup, üretken biri olacağıma inanıyorum. Ancak, riyadan korktuğum ve onunla ilgili olarak çokça okuduğum uyarılardan dolayı, fiilen amele bir türlü adım atamıyorum.

Üstad El-Benna’nın Cevabı:

Bismillahirrahmanirrahim Allah’a hamd, Rasulullah’a ailesine ve ashabına Salât ve Selam olsun. Aziz kardeşim, Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinde olsun. Keşke insanların çoğu senin gibi nefsini böyle sorgulasalardı, murakabesini ve muhasebesini yapabilselerdi, hastalıklarını bilip ilacını alabilselerdi… Böyle olmuş olsaydı nefisler düzelir, ruhlar temizlenir, toplum kurtulmuş olurdu. Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene, sonra da ona iyilik ve kötülük ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir”2 Bizden önceki selef-i salihin de nefsini sorgulayıp, doğru yola ulaşıncaya kadar onu hesaba çekerdi. Bedeni ve cismani hastalıklardan şikâyeti olanın, ruhi hastalıklarını ihmal etmesi, ona ilaç bulmaya çalışmaması garipsenecek bir durumdur doğrusu.

Aziz kardeşim!

Sen kendine ilaç aradığın sürece, Allah’ın izniyle iyileşirsin. Ruhi kemal derecesine ulaşır, hidayetin neticesini görürsün inşallah. Bunları söyledikten sonra Allah’ın yardımıyla şimdi konuya girebilirim. Kardeşim! Bir hastalık ancak onu doğuran etkenlerin yok edilmesiyle son bulur. Hastalığın nedenlerini bildiğin zaman, o nedenleri yok edecek ilacı da bilirsin. O zaman doktor da ne yapacağını bilir ve ilaç da doğru olur. Rastgele ilaç verilmez.

Kötü sonuca götüren bu hastalığın sebebi; insanlar arasında bir makam, bir mevki istemek, onların saygı ve takdirlerine rağbet etmektir.

Bu hastalığın mikrobunun iki şekilde öldürüldüğü tecrübe ile sabittir:

Birincisi; İnsanın kendi nefsini Allah’ın azametiyle ikna etmesidir. Allah’ın büyüklüğünü, Kemal-i Kudretini, geniş ilmini, ince murakabesini nefsine kabul ettirmesidir. Nefsi buna ikna etmenin yolu da zikir ve fikirdir. Bunun sonucu ise; kişide, “Allah’ın her istediğini yapan, ondan başka güç ve tasarruf sahibi kimsenin olmadığı bütün mahlûkatın onun yaratmasının eseri, feyzinin yansıması olduğu, O varlığı, vacip olan bir ilah olduğu” gibi manaların kişinin kalbinde yer edinmesidir. “O evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır. O her şeyi ilmiyle kuşatandır”3

İkincisi; Bu nefisteki duyguyu terbiye etmekle beraber, başka bir duyguyu da geliştirir. O da Allah’ın azameti göz önünde büyürken, mahlûkatın küçüklüğünü düşünmeye başlamandır. Onların kendi başlarına bir şey yapamayacaklarını görmen, güç ve kuvvetten uzak olduklarını anlaman, insanın Allah’ın nimetine muhtaç olduğunu bilmendir. “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak O’ dur”4

Kendiliğinden gelişen bu ikinci duyguya ulaşmanın yolu; tefekkürü devam ettirmek, olayların arka planını derinlemesine düşünmektir. Keskin bir gözle bu kâinata bakan kimse, bunun; faal, müdebbir, hâkim ve kadir bir zatın eseri olduğunu görecektir. Nefsini bu inançla ikna ettikten sonra, Allah-u Teâlâ’nın azametini hissetmeye başlarsa, işte o zaman riyayı doğuran his de kendiliğinden zayıflar. İlk duygunun güçlenmesi nispetinde bu riya hissini de o nispette zayıflatır. Ve böylece insan Rabbiyle beraber başka bir şeyi kabul etmez.

Övünmekten hoşlanmak ve riya içgüdüsü, nefislerde kök salmış birer hastalık olduğu gerçeği inkâr edilmez bir hakikattir. Ruh ve damarlarda köklü bir bağlantısı olup, kişi üzerinde büyük bir hâkimiyeti vardır. Bu his güçlü olsa da onu dengelemek, terbiye etmek, ona galebe çalmak, hayır noktasına kaydırmak mümkündür. Kişi nefsini bu şekilde ikna edince, insanların övmesi onun için hiçbir şey ifade etmez artık. Hakkı övmek onun için her şey olur, gözü önünde canlanır. Böylece bu içgüdüsünün yönünü doğru mecraya çekmiş olur. “Rabbini bulan neyi kaybeder? Rabbini kaybeden neyi bulur? Hiçbir şeyi!”

Kardeşim!

Senden istenen bu zor bir şey de olsa, Allah’ın kendilerine kolaylaştırdığı kimselere bu kolaydır. Kendi istediğin bir şey sana zor olmaz. Dualarınla Allah’tan iste. Ümitsiz olma! Faydasını göreceksin. Riyanın ilacı olarak gelen hadisi okumayı unutma! “Bildiğim halde sana şirk koşmaktan sana sığınırım ve bilmediğim şeylerden sana tövbe istiğfar ederim”5 Bunda çok hayır vardır inşallah. Ümitsizliğe kapılma, çünkü ümitsizlik şeytanın gediklerindendir. Allah’ın şu ayetini düşün: “Allah’tan korkanların içinden Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki kişi şöyle dedi: Onların üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık siz zaferi kazanmışsınızdır. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin”6 Şeytana hücum et. Onunla pazarlığa girip, onunla beraber olma. Başladığın bir işe yaklaştırma. Çalış ve işini sonuçlandır. Göreceksin ki Allah, elinden tutacaktır. Allah’ın selamı, rahmeti bereketi üzerine olsun. Yüce Rabbimden kalbime ve kalbine sıhhat ve afiyet diliyorum. *

 

* Hasan El Benna’nın “Tasavvuf ve Ahlak Eğitimi” kitabından alıntı yapılmıştır.

1-Hadisi Ebu Musa el Eşari, İmam Ahmet ve Taberani iyi bir isnad ile rivayet etmişlerdir.

2-Şems 91/7-8

3-Hadid 57/3

4-Fatır 35/15

5-Buhari Edebu’l- Müfred

6- Maide 5/23