Hocaefendi'den Mesaj

Tevhid Saltanatları Yıkar

Paylaş:

Bütün ömür mesaini Allah namına, hayırlı işlerde öncü bir neslin yetişmesine vakfeden Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Ağrı Patnos L Tipi Cezaevinden ailesiyle yapmış olduğu telefon görüşmesini sizlerin istifadenize sunuyoruz…

Alo. Selamun Aleyküm… Nasılsın?

…Çok şükür, hamd olsun. Taş gibiyiz. Demirdik. Bolu’da çelik olduk. Patnos’ta İsveç çeliği olduk çok şükür.

Gerek hayatın gerekse davanın zorluklarına ve musibetlerine dayanabilmek kuvvetli iman ile mümkündür. İradenin yetmediği yerde iman ile zorluklara karşı konulur. İnsanlar ekseriyetle iradeyi kuvvetlendirmek üzerinde dururlar, ‘irademizi nasıl kuvvetlendirebiliriz?’ derler. Hâlbuki irade çok fazla güçlendirilemez ama iman güçlendirilebilir. Allah Azze ve Celle gerek dava yolunda gerekse dünya yolunda birçok zorluklar ve musibetler verdiği gibi bunlara karşı dayanıklı olabilmek için de gerekli gücü verdi. O, imandır. İman kuvvetlendirilirse hayatın ve davanın zorlukları kolaylaşır. İradeyi kuvvetlendirmek elbette önemlidir ama ondan daha önemli olan imanı kuvvetlendirmektir. Kuvvetli irade, kuvvetli iman kadar güçlü değildir. Madem ki böyledir o halde imanı kuvvetlendirmeye ağırlık verilmelidir.

İmanın aslında artış olmasa da kemaliyatında artış olur. Yani iman edilen esaslar değişmez çünkü Kur’an ve sünnet tamamdır. Ancak imanın olgunluğunda, kemaliyatında, gücünde artış söz konusu olur.

İMANI KUVVETLENDİRMEK NE İLE MÜMKÜNDÜR?

  • İmanı kuvvetlendirmek öncelikle ilim ile yani iman esaslarını delilleri ile bilmekle mümkündür. Alim ile cahilin farkı budur. Cahil de iman eder alim de… Ama alim iman ettiklerinin delillerini bilerek iman eder. Her inandığımızın delillerini bilmemiz imanımızı kuvvetlendirir aksi halde sadece taklidi iman ile iman etmiş oluruz. Bu da güçlü bir imana vesile olmaz. Güçlü bir imana vesile olacak olan şey onu delilleri ile bilmektir.
  • İmanı kuvvetlendirmek ibadetleri artırmakla mümkündür. İnsan ne kadar ibadet yaparsa o kadar Allah’a yakınlaşır ve böylece imanı kuvvetlenmiş olur.
  • İmanı kuvvetlendirmek tefekkür ile mümkündür. Kâinat kitabını okuyan insanın kâinatta Allah’ın gücünü, kudretini, sanatını, rahmetini gördükçe ve varlıklar üzerinde kafa yordukça imanı kuvvetlenecektir. Allah Azze ve Celle, tüm peygamberlere peygamberlik vermeden evvel tefekkür etmeleri için çobanlık yaptırmış, kâinat kitabını okumalarını sağlamış ondan sonra bu ağır vazifeyi vermiştir. Dolayısıyla, tefekkür olmadan güçlü bir iman mümkün değildir. Bu konuda sadece kâinata ya da kendi çevremize bakarak değil aynı zamanda uzmanların, bilim adamlarının anlattığı belgeselleri izlemek de önemlidir.
  • İmanı kuvvetlendirmede kâfirlerin yapmış oldukları tehditler de önemlidir. Mesela sihirbazlar Firavun’un tehditleri karşısında “Hiç zararı yok. Zaten Rabbimize döneceğiz”1 Demek ki kâfirlerin tehdidi bazı insanların imanını kuvvetlendirebiliyor. Al-i İmran Suresinde de Allah Azze ve Celle sahabeden bahsederken şöyle buyuruyor: “İnsanlar onlara: ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun’ dediklerinde onların imanı daha da artar ve derler ki: ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.”2 Demek ki zayıf olanlar yani sorumluluğunu idrak etmemiş olanlar böyle tehditler karşısında biterken sorumluluğunu idrak etmiş ve imanı kuvvetli olanların imanları daha da artıyor. Kur’an-ı Kerim yine peygamberlerin: “Elinizden geleni yapın şüphesiz ben de yapacağım”3 ifadelerini bize aktarır. Demek ki tehditlerin sonucunda herkes geri adım atmıyor, bazılarının imanı daha da kuvvetleniyor.
  • İmanı kuvvetlendirmek mücadele etmekle mümkündür. İnsan ne kadar mücadele içinde yer alırsa imanı o kadar kuvvetlenecektir. Demir ateşe girerse çelik olur, tahta ateşe girerse yanar kül olur; o halde insan, demir ise mücadele ve zorluklarla daha da çelikleşecektir ama kendisi de buna razı olmalıdır. Aksi halde Allah Azze ve Celle onu böylesi imtihanlara sokmaz ve çelikleştirmez. Çünkü o dayanamayacaktır, dayanmak istememektedir.
  • İmanı kuvvetlendirmek kuvvetli imana sahip olan insanların hayatını bilmekle mümkündür. Kur’an-ı Kerim gerek peygamberlerden gerekse peygamber olmayan insanlardan güçlü imana sahip olanların hayatını bize aktarır. Sihirbazlar gibi nice insanlar peygamber olmadıkları halde Hz. Musa’ya verilen mucizeyi görmekle kuvvetli imana sahip olmuşlardır.
  • İmanı kuvvetlendirmek davanın hak olduğunu delilleri ile bilmekle mümkündür. Bu insanın davaya bağlılığını artırır. O halde insan davanın hak olduğunu delilleri ile bilmelidir.
  • İmanı kuvvetlendirmek muhabbetullah ile mümkündür. Tefekkür sonucunda muhabbetullaha hızlı bir şekilde ulaşılır. İnsanda Allah sevgisi kuvvetli olduğu zaman hayat yolunda da dava yolunda da başına gelen musibetlere, zorluklara daha çok dayanabilir.
  • İnsan mücadelenin hükmünü yani farz olduğunu, terkinin haram olduğunu bildiği zaman güçlü imana sahip insanlar gibi davranabilir. Mücadeleyi eğer nafile, sünnet ya da müstehap olarak görürse mücadele etmeyecektir ve zayıf imanlı insanlar gibi davranacaktır.
  • İmanı kuvvetlendirmek kalbi kirlerden temizlemekle mümkündür. Çünkü dünya sevgisi gibi kirler varken kalbe iman girmez. Kirli bardağa temiz suyu koymayanlar kirli kalplerine Allah’ın iman nurunu koymasını nasıl bekleyebilirler? O halde kalbin kirlerden boşaltılması gerekir.

                                                                                                                         01 Aralık 2022 Perşembe

                                                                                               Patnos Cezaevi | Telefon Konuşması

TEVHİD İNANCI SALTANATA DÜŞMANDIR!

Cezaevinde olmamın gerçek sebebi olan Tevhid ve Tevhid davası ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum: Tevhid, Allah’ın sadece yaratıcı olarak tek olduğunu değil, aynı zamanda hükmedici ve kanun koyucu olarak da tek olduğunu ifade eder. İnsanlar sadece Allah ve Rasulü’nün hüküm koymadığı konularda ve onların hükümlerine aykırı olmayacak şekilde hüküm koyabilirler.

Allah'a itaat edilmesi Allah’ın hakkıdır. Tevhid inancı da Allah’ın hakkının kullara hatırlatılmasıdır. Kulların Allah’tan iyi bilemeyeceğinin ve Allah gibi hak sahibi olmadığının insanlara öğretilmesidir. Kendinin, ırkının, işçilerin, kadınların, ağaçların, hatta hayvanların haklarını savunup Allah’ın hakkını savunmayanlar Allah'ın huzuruna nasıl çıkacaklar?

Allah'ın hakkı, Allah’ın dünyasında Allah’ın dediğinin olmasıdır. İnsanların kullara değil, Allah’a itaat etmesidir. Allah'ı ve Tevhid inancını unutturabilmek için ılımlı ya da aşırı İslam anlayışını yaydılar. Irkçılık, ideolojiler, kadın, makam, para, şöhret, vatan, millet, devlet diyerek Allah’ı ve Allah’ın haklarını unutturdular. Böylece kendi saltanatlarını kurdular. Şirk, kendini ya da başkasını Allah’a denk görmek, ibadet, itaat ve kanun koyma konusunda kulları Allah’a eşit kabul etmektir. Bugünün küfrü ise şirkin ötesine geçmiş, kendini ya da başkasını Allah’tan büyük görme noktasına gelmiştir. Diktatörler, Allah’a şirk koşarlar ancak kendilerine şirk koşulmasını affetmezler. Lisan-ı halleriyle ‘Biz Allah’a itaat etmeyebiliriz ama siz bize itaat etmek zorundasınız’ derler. Yani kendilerini Allah’a denk bile değil, Allah’tan büyük görürler. Kendilerinde Allah’ın kanunlarına uymama hakkını görürler ancak insanların kendilerinin koyduğu kanunlara uymama hakkı olduğunu kabul etmezler. Kendileri Allah’ı sevmez ve O’na itaat etmezler ancak herkesten sevgi ve itaat beklerler. Kendileri Allah’ın kanunlarını ve nizamını millete sormadan iptal ederler ancak kendilerinin koyduğu bazı ilkelerin değiştirilemeyeceğini, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini söylerler. Kendileri Allah’a karşı bir hareket olarak ortaya çıkarlar ancak kendilerine karşı bir hareketin ortaya çıkmasına izin vermezler. Çıkan hareketleri de tüm güçleriyle ezmeye, susturmaya çalışırlar. Yani firavunlaşan idareciler kendilerini Allah’a denk görmenin ötesinde kendilerini Allah’tan büyük görürler.

Bilinmelidir ki Müslüman olmak tekbirle değil, Tevhidle olur. Ezan da tekbirle başlar Tevhid ile biter. Yalnız tekbir ile iman olmaz, Tevhid olmadan iman tamamlanmaz. Müşrikler de tekbiri söylüyorlardı ama Tevhidi reddediyorlardı. Bugün de aynı durum devam ediyor, ‘Allah büyüktür’ diyorlar ama ‘Allah’tan başka ilah ve otorite yoktur’ demiyorlar. Kendilerini Allah’ın yerine koyuyorlar.

Tevhid inancı saltanata, saltanat da Tevhid inancına düşmandır çünkü Tevhid saltanatları yıkar. O yüzden saltanat sahipleri Tevhid inancına düşman olurlar. Ümmet inancı, ırkçılığa, ırkçılık da ümmet inancına düşmandır çünkü ümmet anlayışı ırkçılığı yıkar. O yüzden ırkçılar ümmet anlayışına sahip olanlara düşmanlık yaparlar. Saltanat sürenlerin ve ideolojilerin korkulu rüyası Tevhid inancıdır. Müslümanlar her gün söyledikleri Kelime-i Tevhidi hâlâ anlamamış olsalar da İslam düşmanları bu kelimenin ne kadar etkili olduğunu ve Tevhid davasının kendi saltanatları için nasıl bir tehdit oluşturduğunu çok iyi anlamış durumdadırlar. Onun için küçük de olsa her Tevhidi cemaati bitirmeye çalışmakta ve Tevhidi bu boyutuyla anlatmayan ılımlı cemaatlere gösterdikleri toleransı Tevhidi bu şekilde anlatan cemaatlere göstermemektedirler.

Tevhid davasını savunanlar ve  ‘Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği olmalı, Allah'tan başka itaat edilecek makam yoktur!’ diyenler tüm dünyayı karşılarına aldıklarını bilmelidirler. Menfaatleri uğrunda mücadele edip, inandığı değerler uğrunda mücadele etmeyenler insan olmanın onurunu kaybetmiş basit varlıklardır.

Her ne kadar insanlar kendilerini hüküm koyucu makamına getirseler de hakikatte yeryüzünde Allah'ın hükmü geçerli oluyor. O ne zaman takdir ederse o zaman cezaevinden çıkacağız. Alnımız açıktır dolayısıyla üzülecek bir şey yoktur. Adalet eninde sonunda ama bu dünyada ama ahirette yerini bulur. Allah hainleri sevmez ve hainlerden intikamımızı alır. Peygamberimiz de “Allah'ım düşmanlarımızdan intikamımızı al” diye dua etmiştir. Biz de Allah'tan İslam'a ihanet eden, İslam düşmanları ile iş birliği yapıp sırtını onlara dayayarak Allah için çalışan cemaate meydan okuyan hainlerden intikamımızı almasını niyaz ediyoruz.

Allah Azze ve Celle cümlemize kendi hakkından çok Allah'ın hakkını savunan, bu uğurda mücadeleyi göze alanlardan olmayı nasip eylesin. Tüm arkadaşlara selamlarımı söylersin…

15 Aralık 2022 Perşembe

Patnos Cezaevi | Telefon Konuşması

  1. Şuara, 50
  2. Al-i İmran, 173
  3. Hud, 93