Röportajlar

Üstad Hasan El-Benna’yı Ailesinden Dinleyelim

Paylaş:

Bu ayki yazımız, Hilafet yıkıldıktan sonra kurulmuş İslami hareketlerin en büyüğü ve en kapsamlısı olan İhvan-ı Müslimin Hareketi’nin lideri Üstad Hasan el-Benna hakkında ailesiyle çeşitli zamanlarda yapılan röportajlardan toplanan alıntılardan oluşacaktır.

Bir lideri, en iyi, hem en yakın talebeleri hem de en yakın ailesi anlatabilir. O yüzden bizler de Şehit el-Benna’yı daha yakından tanıtmak istedik. Ümmete yön veren, can veren böylesi şahsiyetler ümmet için bulunmaz hazinelerdir. Hazine ise hep derinlerde saklıdır.

İlk olarak torunu Abdulbaseet el-Benna ile yapılan röportajdan alıntılar yapacağız.

Hasan el-Benna hepimizin örnek aldığı eşsiz bir lider… Onu bu kadar özel kılan şey nedir? Kendisini nasıl yetiştirmişti? Bize onun hayat hikâyesinden bahsedebilir misiniz?

Dedem Hasan el-Benna’nın karakterinin şekillenmesinde ailesinin çok büyük bir rolü vardır. İnsan yetiştirmek konusunda ailenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden onu anlatmaya ailesinden başlayayım: Hasan el-Benna’nın babası el-Ezher’den mezun olmuş çok kıymetli bir hadis âlimidir. Saat tamirciliği ile uğraştığı için lakabı ‘Saatî’dir. Annesi ise müşfik bir ev hanımıdır. Çocuklarını her anlamda en iyi şekilde yetiştirmek için çok emek vermiştir.

Hasan el-Benna çocukluğundan beri farklıymış, lidermiş. Her zaman İslam’ı ve ümmeti düşünürmüş. Kendisini tüm insanlardan sorumlu hissedermiş. Küçücük bir çocukken bile ahlakını güzelleştirmek için çabalarmış. Arkadaşlarıyla şöyle bir anlaşma yapmış: Ağzından kötü bir kelime kaçıran kişi para cezası verecek. Biriken paralar ise fakirlere dağıtılacak.

Yine o yaşlarda arkadaşları ile toplanıp konuşmuşlar. “Etrafımızdaki bazı insanların hatalarını, günahlarını görüyoruz bunun için neler yapabiliriz?” diye düşünmüşler. “Yaşımız küçük, bu kişileri bizzat uyarırsak hürmetsizlik olur, hoş olmaz” demişler. Bunun üzerine muazzam bir yöntem geliştirmişler. Yanlış hareketine şahit oldukları kişilere teker teker mektup yazmışlar. Bu mektuplarda çok nazik, naif ve olgun bir dil kullanmışlar. Oluşturdukları bu topluluğa ‘Ahlak’ul Hamid’ ismini vermişler.

Dedem Hasan el-Benna çevresindeki ve dünyadaki insanlara karşı çok ilgili biriydi. İhvan-ı Müslimin toplantıları olduğu zaman erken gelen kişileri yanına çağırıp hepsiyle teker teker tanışıp sohbet edermiş. Dernekteki herkesin kaydını tutar, bilgilerini not alır ve hepsine çok kıymet verirmiş. Çocuklarının her meselesi ile bizzat ilgilenmiş, her bir çocuğu için bir dosya tutmuştur. O dosyalarda çocuğuyla ilgili her tür belgeyi, kaydı saklamış ve onlarla yakından ilgilenmiştir. Tasavvufi yönü çok kuvvetliydi. “Ezher’in ilim gücü, tasavvufun manevi ve Müslümanların amelî gücü bir araya gelse, ümmetin içine düştüğü bu girdaptan sağ salim kurtulması kaçınılmaz olurdu” demiştir.

İhvan-ı Müslimin nasıl kurulmuştur, Mısır’da ve tüm dünyada nasıl yayılmıştır?

Dedem Hasan el-Benna, insanları İslam’a davet ederken kafelere ve mescitlere giderdi. Farklı mekânlarda insanlarla sohbet edip İslam’ın güzelliğinden bahsederdi. 22 yaşındayken 20. asrın en kapsamlı hareketi olan İhvan-ı Müslimin’i kurmuştur. Beş kişiyle yola çıktıkları bu yolda niyetlerinin temizliği ve gayretleri hürmetine Allah, çalışmalarını bereketlendirmiş ve bu güzide topluluk tüm dünyaya yayılmıştır.

İslam’ı ve hayatı parçalara bölmeye karşı çıkmışlar, “İslam bir bütündür ve bizim bütün işlerimiz Allah’a göredir” diyerek her alanda aktif çalışmalar yürütmüşlerdir. Müslümanların Kur’an etrafında kümelendiği, dünya ve ahireti aynı anda elde etmek isteyen insanların kurduğu bu hareket 1926’dan beri hedef tahtası olmuştur.

Anayasayı ve parlamenter sistemi bazı şerhlerle kabul ettiğini açıklayarak ümmeti bölmekte olan particiliğin ve bütün siyasî partilerin kaldırılmasını savunmuş, yabancıların kültürel, siyasî ve ekonomik baskılarından kurtulmak yolunda çaba harcamıştır.

Her ay ‘El-Şihab’ diye bir dergi çıkarırlardı. Nerede bir yanlışlık olsa İhvan-ı Müslimin oraya müdahale ederdi. Hasan el-Benna insanları yetiştirmek için onları çeşitli ülkelere gönderirdi. Davet usulü Rasulullah’ın usulüne çok benziyordu. Ondaki bu güç fark edilince 42 yaşında şehit edildi.1

(Bundan sonra diğer torunu Sena el-Benna ve gelini Berat el-Benna ile yapılan röportajlardan alıntılar yer alacaktır.)

Müslüman Kardeşler gibi 80 ayrı ülkede faaliyet gösteren, dünyanın en geniş tabanlı İslami cemaatini kuran Hasan el-Benna gibi bir liderin torunu olmak nasıl bir duygu?

Dedem Hasan el-Benna, modern şartları dikkate alan, İslam’ın aslına sadık, ölçülü ve entelektüel bir mantıkla yeni bir ekol oluşturdu. Müslüman kimliğini çok uyumlu ve tutarlı bir şekilde bu ekolün içine yerleştirmeyi bildi. Onun ekolünde milliyetçilik, İslam ve Arap kimliği birbiri ile çatışmıyor tam tersine birbirini tamamlıyor. Bu ekol zamanla bütün dünyada kabul görerek yayıldı. Ben İslami yazarları okuduğum zaman onun tesirini hissediyorum. Onun yazıları Batı ülkelerinde üniversite ve enstitülerde inceleniyor. Ancak İslam dünyasında yazıları Batı’daki gibi incelenmiyor. Resmi tarih kitaplarında 1940’lardaki gerçekler yeni nesillere aktarılmıyor. Müslüman Kardeşler ve Hasan el-Benna’nın İngiliz sömürgecilere karşı mücadelesine tarih kitaplarında yer verilmiyor. Ama objektif tarihçiler bu gerçekleri ifade ediyor.

Siz bir Türk gelini olarak kayınbabanız Hasan el-Benna hakkında ne söylemek istersiniz?

Hasan el-Benna bir Filistin şehididir. Türkiye’de bu bilinmiyor. El-Benna, sırf İslam daveti için çalışıyor diye şehit edilmedi. Şehit edildiği gün Filistin’e bir iletişim sistemi gönderme gayreti içindeydi. Filistin’e İhvan’dan savaşçılar gönderilmişti. El-Benna’ya telsizle bildirip yardım istiyorlar. Ben bunu İhvan’ın en önemli ağızlarından duydum. O muhaberat sistemini hazırlıyor ve o gece yanındakilerle birlikte Filistin’e gitmek üzereyken şehit ediliyor. Yahudiler öldürüp suçu Kral’ın üstüne attılar.

Mısır’da farklı bir kabir sistemi olduğunu anımsatan Benna, “Hasan el-Benna, muhterem babası ki çok önemli bir hadis âlimidir. Görümcemin oğlu aynı kabir bölümüne defnedildi. Rabia’dan 2 gün sonra Ramses’te şehit edilmişti. Kabrin kapağı açıldı. Öyle bir güzel koku yayıldı ki etrafa, sanki bir gül bahçesi açıldı. Kızım bir avuç toprak aldı oradan. Parfüm diye kullanın o kadar güzel kokuyor. Hâlbuki Mısır’da kötü kokuya ‘kabir gibi kokuyor’ derler. Çünkü defin işlemi toprağa yapılmadığı için kabirler kokar” dedi.2

Dipnot:

  1. com
  2. com