Makale

Yahudiler Neden Gazaba Uğradı?

Paylaş:

Her canlı gibi millet ve toplumların da dünyada belli bir yaşama süreleri vardır; doğar, yaşar ve ölürler. Tıpkı insanlarda olduğu gibi kavimler de sünnetullahı anlamaz ve gereklerini yerine getirmezlerse ecelleri geldiği zaman tarih sahnesinden silinir giderler. Bu, Yüce Allah’ın kâinatta tesis ettiği nizamın bir gereğidir.  Kur’ân-ı Kerim’e göre kavimlerin helak oluşuna bizzat o topluluklarda yaşayanların kendileri neden olmaktadır. Yüce Allah çok merhametlidir. Allah insanlara zulmetmez, iyiliklerin karşılığını kat kat fazlasıyla verir. İşlenen kötülüklerin ise hepsine ceza vermez, bir kısmını bağışlar.

                Bir toplumda ahlâksızlık, haksızlık, zulüm ve kötülükler çoğalır, bu kötülükleri önlemeye veya kaldırmaya çalışan da olmazsa o toplum cezalandırılır, helâk edilir. Allah bu toplumun yerine başka bir nesil var eder. Konumuz gereği Yahudilerin helak olmasına neden olan sebepleri Kur’an-ı Kerim ayetlerinden yola çıkarak ifade edeceğim.

1) Sözlerinde Durmamaları:

“Onların kendi sözlerini bozmaları, Allah’ın ayetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: ‘Kalplerimiz örtülüdür’ demeleri nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah, inkârları dolayısıyla onlara (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar.” 1

Yani sözleşmelerini bozmaları Allah’ın ayetlerini, hükümlerini ve emirlerini gösteren açık delilleri ve derin mucizelerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve bizim kalplerimiz “ğulf” tür demeleri sebebiyledir ki, bunda iki mana vardır: Birisi: “Bizim kalplerimiz ilim mahfaza (kap)larıdır. Şu halde, ilmimiz sayesinde biz artık peygamberlere, filanlara muhtaç değiliz” demektir. Diğeri de; “Bizim kalplerimiz kabuklu, kaşarlıdır ne söylense etkilenmez. Şu halde yapılan davet ve telkinlerin hiçbiri kulağımıza girmez” demektir. Burada bu söze karşı bir ara cümle halinde şöyle buyruluyor: “Hayır bunların kalpleri ilim kabı ve doğuştan kabuklu olduğundan değil, belki Allah o kalplerin üzerine inkârlarını basmış; küfrü, ısrar ve alışkanlıkları dolayısıyla artık onlara huy yapmış da, ondan dolayı iman etmezler, ancak pek azı hariç. Yoksa ne ilim insanı dinden, imandan, Allah’tan, peygamberden müstağni (ihtiyaçsız) kılar, ne de aslî yaratılışta beşer kalbi bu kadar katı ve bu kadar zalim olur.”2

2)  İnkâra Sapmaları:

“(Bir de) İnkâra sapmaları ve Meryem’in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri ve: ‘Biz, Allah’ın Rasulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı gerçekten öldürdük’ demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik...” 3

Kur’ân’da, Tûr’u kaldırma olayı bir baskı ve zorlama manasını ifade etmek için getirilmiştir. Bakara suresinde geçen: “Size verdiğimize (Tevrat’a) kuvvetle yapışın” 4 bunun açık bir ifadesi olduğu gibi, burada da sultayı açıklama sırasında zikrolunmuştur. Şu halde asıl maksat Tûr’un kaldırılmasının nasıl olduğu değil, gayesidir. Yani Allah Teâlâ bunları kâmil imanla değil, dağın altında kafalarını ezecek gibi bir vaziyette maddi kuvvetle bastırarak dine bağlamış ve çok ağır bir şekilde sözleşmelerini almıştır.5

Rahmetli Şehit Seyyid Kutup’un Yahudiler hakkındaki:  “Yahudi, Yahudidir. Zor ve korku olmazsa iflah olmaz” sözü Yahudilerin karakterlerini net bir şekilde ifade etmektedir.

3) Allah’ın Kitabını Tahrif Etmeleri:

“Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lânetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular.”6

Bu lanetin tefsirinde üç şekil zikredilmiştir: Ata’nın açıklamasına göre; ‘rahmetimizden kovduk ve uzaklaştırdık’ demektir ki, asıl mefhumu ve detaylı manasıdır. Hasen ve Mukatil: “Çevirdik yani şekillerini maymunlara ve domuzlara çevirdik” demek olduğunu söylemişler. İbni Abbas Hazretleri de: “Rezil ettik, üzerlerine cizyeleri, ağır vergileri bastırdık” diye tefsir etmiştir ki, bu misal ile açıklamaktır.

Özetle, ‘sırf sözleşmeyi bozmak yüzündendir ki, başlarına felaketler yağdırdık ve kalplerini kasvet içerisinde bıraktık, ne söylense duymaz, hak ve adalet tanımaz, haksızlık ve zulümden kaçınmaz, Allah’tan korkmaz, ümitsizlikten kurtulmaz bir hale getirdik’ denilmek istenmiştir. Hamze ve Kisaî kırâetlerinde “Ye”nin şeddesiyle ve “Elif”siz olarak okunur ki, kalp veya hileli akçe (para) demektir. Yani kalplerini para gibi bozuk ve düşkün bir hale getirdik. Bunun için kelimeleri yerlerinden değiştirerek bozarlar. Kelimeleri şuraya buraya çekerek kelâmı (sözü) değiştirirler. Bu onların öyle bir âdeti olmuştur ki, diğerleri bir yana, Allah’ın kelâmını ve arzularına uymayan ilâhî hükümleri bozar ve değiştirirler. Nitekim Tevrat’taki “recm” âyetini reisler hakkında “tahmim” yani “kömürle yüz karalamak” diye yorumlamaya kalkışmışlardı. Fırsat bulunca kelimeleri de başkalaştırırlar. Fakat çoğunlukla buna imkân bulamadıklarından dolayı bozgunculuklarını, kötü yorum ile yaparlar. Allah’ın kelâmını bozmaktan daha büyük bir kalp katılığı da düşünülmez.7

4) Allah’ın Emrine Karşı Gelmeleri:

“İsrailoğullarından inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. Yapmakta oldukları münker (çirkin iş)lerden birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi!  Onlardan çoğunun inkâra sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazaplandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.”8                 

Tefsircilerin çoğunluğu demişlerdir ki, Davud’un lisanı ile lanet sebt ashabına (Yahudilere), İsa’nın dili ile lânet mâide ashâbına (Hıristiyanlara) olunmuştu. Eyle ahalisi cumartesi günü zulmettikleri zaman Davud Aleyhisselam onlara lânet etmiş, maymunlara dönmüşlerdi.9

Allah-u Teâlâ, cumartesi günü balık avlayanları maymun ve domuza çevirdiği gibi balık avlamadığı halde avlayanları uyarmayanları da cezalandırmış ve onları da maymun ve domuza çevirmiştir.10 Allah azap etme konusunda, kötülük işleyenlerle, onları o kötülükten alıkoymayanları eşit saymıştır.11                                                                                                                       

5) Yeryüzünde Bozgunculuk Çıkarmaları:

“İyilik ederseniz, yaptığınız iyilik kendinizedir. Kötülük yaparsanız o da kendinizedir. Yeryüzünde çıkardığınız ikinci bozgunculuğun cezalandırma vakti gelince sizi, yüzlerinizden keder dökülür hale getirsinler, daha önce girdikleri gibi Mescid-i Aksa´ya girsinler ve ellerine geçirdikleri yeri yıksınlar diye, düşmanlarınızı üzerinize salıvereceğiz.”12

Müfessirler, İsrailoğullarını yeryüzünde yaptıkları ikinci bozgunculuğun, Yahya Aleyhisselam’ı öldürmeleri olduğunu, bunun cezasının da Allah-u Teâlâ’nın onlara, Buhtunnasr veya Büyük İskenderi yahut Bâbil Krallarından Hardos´u yahut da Rum Krallarından birini musallat ettiğini, bu yolla onlardan birçoğunu öldürtmesi ve Mescid-i Aksâ´yı yakıp yıkmaları olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre İsrailoğullarının iki kere bozgunculuk yapmaları da bunların cezalandırılmaları da geçmişte cereyan etmiştir.

Yahudilerin bugünkü durumları göz önünde bulundurulacak olursa, ikinci bozgunculuklarının cezasını henüz görmedikleri söylenebilir. Ancak Allah-u Teâlâ’nın bunlara kimi musallat edeceğini şu anda söylemek mümkün değildir. Bununla beraber hadis-i şeriflerde Yahudilerin, Müslümanlar tarafından cezalandırılacakları ifade edilmektedir.

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Müslümanlar Yahudilerle savaşıp onları öldürmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Öyle ki, Yahudiler, taşların ve ağaçların arkalarına saklanacaklar, taş veya ağaçlar: “Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, işte Yahudi benim arkamdadır. Gel onu öldür.” diyecektir. Ancak “Ğarkat” ağacı hariç. Zira o, Yahudi ağaçlarındandır.’’13

                Kur’an-ı Kerim geçmişte yaşanan olaylardan bahsederek yanlış davranışlarından dolayı onları başına gelenlerden ibret alınmasını istemektedir. Bu sebeple Kur’an, Müslümanları Yahudi ahlâkından sakındıran ayetlerle doludur ama ne yazık ki tarihte Yahudileri helake götüren birçok davranış bugün Müslümanlar arasında yaygınlaştırılmıştır. Rabbim bizleri onlar gibi olmaktan muhafaza buyursun ve küfre inat edenleri kendi karanlıklarında boğsun… (Âmin)

  1. Nisa, 155
  2. Elmalılı, Hak Dini, 3, 235
  3. Nisa, 156-157
  4. Bakara, 93
  5. Elmalılı, Hak Dini, 6, 234
  6. Maide, 13
  7. Elmalılı, Hak Dini, 3, 316
  8. Maide, 78-80
  9. Ârâf Sûresine bkz.
  10. Şevkani, Feth’ul Kadir, 2, 66
  11. Cessas, Ahkamul Kur’an, 2, 319
  12. İsra, 7
  13. Müslim, Fiten 82