Tefsir

Zulmedenler Yakında Devrileceklerdir

Paylaş:

 

İnsanoğlu dünyaya gönderildiğinden beri kavga ve mücadele sürmektedir. Bir yanda Peygamberlerin başını çektiği hak, diğer yanda şeytanın başını çektiği bâtıl arasında mücadele aralıksız devam etmektedir.

Dünyayı ve içinde yaşayan insanı başıboş yaratmadığını beyan eden Allah Azze ve Celle, orada nasıl ve niçin yaşayacağını öğretmek, Allah’ın istediği hayat modelini göstermek için Rasuller ve kitaplar göndermiştir. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın emrettiği hayat tarzını (İslam medeniyeti) gerçekleştirmek isteyen Peygamberlerden ve onların izinden giden mü’minlerin karşısına dikilen ve buna karşı mücadele eden kâfir ve zalimlerden bazı örnekler vermektedir.  Nemrut, Firavun, Ebu Leheb ayrıca ismini zikretmeksizin genel olarak Allah’ın otoritesine ve Peygamberlerin getirdiklerine karşı çıkan zalimlerden bahsetmektedir.

Bu yazımızda Kur’an’ın zalimler olarak nitelendirdiği kimseleri konu alacak, bunların özeliklerinden ve akıbetlerinden bahsetmeye çalışacağız.

“-…O zalimler yakında nasıl bir inkılâbla devrileceklerini bileceklerdir.”1

Zalim” haddi aşan, bir kimseyi haklardan mahrum eden, hak-hukuk tanımayan demektir. Zalimlerden sadır olan haksızlığa “zulüm” denilmektedir. Kur’an’a göre en büyük zulüm şirktir.

“Hani Süleyman oğluna öğüt vererek demişti ki: Ey oğlum, Allah’a şirk koşma hiç şüphe yok ki şirk, gerçekten büyük bir zulümdür.”2 Allah’a herhangi bir varlığı ortak koşmak elbette zulümlerin en büyüğü, haddi aşmanın en kötüsüdür. Zira arzdan arşa, zerreden galaksilere kadar kâinatta her ne varsa hepsinin yaratıcısı, yaşatıcısı, rızık vereni dururken aciz ve ölümlü bir varlığı ona ortak koşmak asla sıradan ve normal bir suç değildir. “Bundan daha büyük bir adaletsizlik olamaz. İnsanın yalnızca Allah’a tapması, yaratıcının insan üzerinde ki hakkıdır. Fakat müşrik, başkalarına tapmakta ve Allah’ın bu hakkını çiğnemektedir.”3

Zulmü genel olarak iki kısma ayırmak mümkündür: 1- Allah’a karşı işlenen zulüm 2- Kullara karşı işlenen zulüm.

Allah’a karşı işlenen zulüm de kendi arasında ikiye ayrılmaktadır: 1- Kendilerini Allah’a ait olan ilahlık, otorite ve hüküm koyma konularında hak sahibi olarak görmek suretiyle işlenen zulüm. 2- Allah’ın hakkını gasp ederek kendini ilahlaştıran zalim ve despotların izinden giderek işlenen zulüm.

Şüphesiz her ikisi de sonuç itibariyle zulümdür ve bunu yapanlar da zalimlerdir. Kendilerini Rablerinin vermiş olduğu nesil, makam ve iktidar nimetiyle bir şey sananlar, Allah’a kulluk ve itaati terk edenler Allah’a karşı büyük zulüm içindedirler. Tarih boyunca Allah’a karşı zulüm içinde olanlar, Allah’tan başka ilah tanımayan mü’minlere de zulmetmişlerdir. Kur’an bunun örneklerini vermektedir: Buruc suresi, sırf Rab ve ilah olarak Allah’a iman ettikleri için mü’minlerin ateşle doldurulmuş hendeklere canlı canlı atıldığından bahsetmektedir. Bunu yapan kâfir ve zalimler ateşe attıkları mü’minleri oturup seyretmişlerdi.

Niçin Zulmederler?

Dünyanın birçok bölgesinde bugün de Müslümanlar zulme, işkenceye, sürgüne maruz kalmaktadırlar. Afganistan’dan Filistin’e, Irak’tan Çeçenistan’a, Suriye’den Arakan ve Somali’ye kadar zulüm her yerde ve mazlumlar hep Müslümanlardır. Niçin? Doğrusu bunu ilk ve en önemli sebebi şudur: Müslümanlar dünyada var oluş gayelerini, Allah’ın halifesi olup Allah’ın istediği bir medeniyeti kurma görevlerini unuttular. Bunun neticesinde Allah Azze ve Celle de Müslümanlara olan yardımı ve desteğini çekti, izzet ve onurlarını aldı. Böylece onlar güçlüyken zayıf, galipken mağlup oldular. Bugün Müslümanların her yerde zulme uğramasının temel sebebi budur. İkinci temel sebebi ise; mü’minler ne kadar günaha batmış ve dünyaya meyletmiş olsa da, nihayetinde yine Allah’ı aramakta, O’nun dinine dönmek istemektedirler. Bu istek ve arayış onların bir araya gelmesini, ümmetin kurtuluşu için çareler düşünmesine, plân ve projeler üretmesine sebep olmuştur. Kur’an ve sünnete gerçek manada dönmekten başka çare olmadığını anlayan Müslümanlar, yaşadıkları bölgelerde yeniden İslami hareketler oluşturup cemaat halinde yaşamaya başlamışlardır. Müslümanlar tevhid anlayışına sahip olunca İslam medeniyetine yeniden özlem duyar hale gelmişlerdir. İşte bu gelişmeler bugün zalimlerin Müslümanlara zulmetmesinin ikinci sebebidir.

Zalimlerin Bazı Vasıfları

Kur’an zalimlerin vasıflarını anlatmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

a) Kendilerini (nefislerini) ilah edinirler. “Nefsini ilah edinen kimseyi gördün mü?” 4

b) İnsanları Allah’ın düzeninden men eder ve İslam’ı bozmak isterler. “Onlar ki; Allah yolundan men edip o yolu eğriltmek isterler…”5

c) Allah’tan, Allah’ın azabından ve uyarılarından korkmazlar. “Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.”6

d) Yaptıklarını güzel ve doğru görürler, söz dinlemezler. “Şüphesiz biz ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.”7

Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi, tüm zalimler kendilerini çok akıllı, güç sahibi ve müstağni gördüklerinden söz dinlemez; uyarıları dikkate almazlar. Kur’an o zalimleri “Yoksa o kötülükleri yapanlar, bizden kurtulacaklarını mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar”8 diye uyarırken onlar, “eğer doğru söylüyorsanız bildirin, bu sözünüz ne zaman gerçekleşecektir”9 diyerek cevap verirler.

Çağımızın en zalim devleti olan A.B.D. bugün pek çok yerde zulüm, işkence, katliam ve işgaller yaparken ne uyarıları dikkate almakta ne de akıbetinden korkmaktadır. Aynı yolda yürüyerek kendi ülkelerinde ya da başka bölgelerde İslam ile savaşan ve Müslümanlara hayat hakkını bile çok gören İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail gibi zalim rejimler ile onların iş başına getirip desteklediği diktatör rejimler sonlarını hiç de ciddi olarak düşünmemektedirler.

Ayrıca dün olduğu gibi bugün de Müslümanları katleden, işkencelerden geçiren Suriye’ deki zalim rejim de Allah’ın azabından çekinmediğini göstermektedir. Hâlbuki Allah Azze ve Celle sadece ahirette azap etmez bir kısmını dünyada da gösterir. “De ki: Yeryüzünde gezin, günah işleyenlerin sonunun nasıl olduğunu bir görün.”10 Ordularına, uçak ve füzelerine ve arkalarındaki devletlere güvenerek zulüm ve katliamlarını sürdürenler, Allah’ı hesaba kattıkları için ileride pişman olacaklardır.

“…Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız. Onlara biz mühlet veriyoruz, doğrusu benim tedbirim sağlamdır.”11

Bu noktada şunu da söylemek gerekir; zalimler Müslümanları katlederken, destekçilerinin de kendileri gibi İslam düşmanı zalimler olması normaldir. Ancak, İslam’ı hayat rehberi kabul eden Müslümanların gerekçeleri her ne olursa olsun, hangi siyasi sebebin arkasına sığınırsa sığınsınlar, bir İslam düşmanı diktatörü destekleyip Müslüman kanı dökülmesine sesiz kalmaları, onları hem ümmet nazarında hem Allah Azze ve Celle nazarında kıymetten düşürecek ve tarihe günah olarak geçecektir. Her şeye rağmen zalimlerle Allah yolunda mücadele eden Müslümanların, yaptıkları mücadelenin sonunda neyi elde edeceklerini ve İslam adına hangi kazanımlara sahip olacaklarını iyi anlamaları gerekmektedir.

Unutmamaları gereken önemli bir husus şudur; Müslümanların şahit olduğu bir mücadelenin ardından, İslam’ın hâkim olduğu bir düzen gelmiyorsa bu gerçek bir devrim değildir. Bu durumda mücadele de İslam hâkim oluncaya kadar sürdürülmelidir. Ve asla bir diktatörün devrilişini küfrün devrilişi olarak görme yanılgısına düşülmemelidir.

1.        Şuara, 227

2.        Lokman, 13

3.        Mevdudi, Tefhim’ul-Kur’an, 4, 329

4.        Furkan, 43

5.        Araf, 45

6.        Araf, 99

7.        Neml, 4

8.        Kasas, 4

9.        Neml, 7

10.     Neml, 69

11.     Kalem, 44-45