Dosya

21. Yüzyılda Müslümanlara Yapılan Zulümler -2

Paylaş:

Kıymetli okurlarımız, geçen sayımızda yeni bir serinin başlangıcını yapmış ve “21. Yüzyılda Müslümanlara Yapılan Zulümler” başlığı altında genelde insanlık ve hususi olarak Müslümanlar üzerinde devam edegelen zulümlere, yaşanan bazı kritik ve tarihe geçen olaylar çerçevesinde yüzyılın zulüm gerçeğine ışık tutmayı amaçlamıştık, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Manevi köklerden yoksun, çalıntı maddi zenginlikler üzerinden dünyaya caka satan Batı’nın Yeni Dünya Düzeninde İslam sadece muhalif değerler yönünden değil, politik, kültürel ve ekonomik açıdan da en güçlü tehdit algılamasına sahiptir. 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD Başkanı George Bush “Haçlı Seferleri” söylemi ile bu savaşın “uzun soluklu bir savaş olacağı, kimsenin ne olup bittiğini anlamayacağı, bu savaşta insanlığın ya iyilerden; ABD’den yana, ya da kötülerden; ABD’nin düşman ilan ettiklerinden yana olacağı”nı eski ahitten referans sözlerle ifade etmişti. 2001 sonrası tarafsız bir şekilde medeniyeti, adaleti, kendi değerlerini savunma hakkı elinden alınan İslam coğrafyası, adaleti kendilerinden başkalarına tanımayan emperyalist bir hegemon tehditle karşı karşıya kaldı.

ABD’nin müttefikleriyle başlattığı Irak işgalinin üzerinden tam 19 yıl geçti. ABD Eski Başkanı Bush ve Britanya’nın Eski Başbakanı Tony Blair’in öncülüğünde 20 Mart 2003’te Irak’ın başkenti Bağdat’ın bombalanmasıyla başlayan işgal sırasında yüz binlerce kişi öldü, 1,5 milyon kişi ise evlerini terk etmek zorunda kaldı. Arkasından işgali “meşru” kılmak için Saddam Hüseyin rejimine yönelik olarak gösterilen askeri müdahale çok kanlı bir bilançoyla sonlandı. Irak’taki sivil ve askerî kayıpları araştıran “Iraq Body Count” adlı kuruluş, 10 yıllık işgalde hayatını kaybeden Iraklıların toplam sayısıyla ilgili net bir fikir birliğinin bulunamadığını ifade ediyordu. Bazı araştırmalara göre bu sayının 600 bin, bazılarına göre 1 milyon ve bazılarına göre 1,5 milyonu aşkın olduğu iddia ediliyor. Ortadoğu Muhabiri Patrick Cockburn, “Dünya Irak’ı nasıl unuttu” başlığıyla hazırladığı dosyada, siyasi, ekonomik ve toplumsal bir kriz yaşayan Irak’ın giderek daha da bölündüğünü yazdı. Cockburn şöyle diyor: “ABD ve Britanya 10 yıl önce Irak’ı işgal ettiğinde neyi hedeflemiş olursa olsun, ortaya çıkan sonuç başarılı ve refah içinde bir ülke olmadı...” Yazıda, Irak'ın her sene yaklaşık 100 milyar dolar petrol geliri olduğu, ancak Saddam Hüseyin'in devrilmesinin ardından ülkede hâlâ normal bir hayata geçilemediği belirtiliyor. Bir yetkilinin yolsuzluğun çok yaygın olduğuna dair sözlerine yer veren yazar, altyapı için harcanan milyonlarca dolara rağmen, bu konuda herhangi bir ilerleme olmadığını vurguluyor. Bunun yanısıra hükümetin elektrik, temiz su ya da sağlık hizmetleri sunamadığı, işgücünün üçte birinin işsiz olduğu da vurgulanan noktalar arasında.”1 Bunun yanı sıra işgalin arkasında bıraktığı sadece harap olan şehir, masum ölen insanlar değildi, beraberinde yıllarca devam etmesi istenen mezhep çatışmaları da ülkede bırakılanlar arasındaydı.

11 Eylül 2001 ve sonrasında yaşananlar zulmü bizlerin gözleri önüne serse de Müslümanların kendi devletlerinden, medeniyetlerinden yoksun olarak geçirdikleri bu zaman diliminde, maruz kaldıkları soykırımlar, katliamlar tarihte yapılanları aratmıyor… Bugün hiçbir İslam beldesi yoktur ki orada yaşayan Müslümanlar ya bizzat emperyalist ya da emperyalist piyonları olan yöneticiler tarafından bin bir türlü zulümlere ve katliamlara uğramasınlar. Bu zulümleri özelleştirecek olursak işgalden başlamak doğru olacaktır. Çünkü Ortadoğu’da 2. Dünya Savaşının ardından diktatörleri bölgelere yerleştirme aşamasından sonraki aşama yerleştirilen diktatörlerin halka demokrasi vaadi vererek devirme aşamasıydı.

İslam coğrafyasının yeni yüzyılı işgalle başlamış oldu… Yaşadığımız asır içerisinde işgali ikiye ayırmak mümkündür: Fiili olarak işgal altına alınan beldeler, siyasi olarak işgal altına alınan beldeler. Şu anda İslam coğrafyasına baktığımızda, Irak, Somali ve son bir yıla kadar 20 yıl fiili olarak süren Afganistan, ABD ve işbirlikçilerinin işgali altındadır.  Çeçenistan Rusya’nın, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi Ermenilerin, Keşmir Hindistan’ın, Filistin Yahudilerin, Sancak, Bosna, Kosova ve Makedonya, Sırbistan’ın, Patani Tayland’ın, Mali Fransa’nın, Doğu Türkistan ise Çin’in işgali altındadır. Bilfiil 21. Yüzyılın medeni babalık rolünü üstlenen emperyalistlerin işgali altında olmayıp siyaseten emperyalistlerin güdümünde olan devletler ve bu devletlerin zulüm ve katliamlarına maruz kalan beldeler ise fiili olarak işgal edilenlerin sayısından daha fazladır. Zulmün boyutları farklı olmakla beraber istisnasız İslam coğrafyasında Müslümanlar mevcut iktidarların zulmü altında inlemektedir. Başta Suriye, Mısır, Libya, Pakistan, Bangladeş, Arakan olmak üzere halkı Müslüman olan bütün Asya ve Afrika ülkeleri, yine Özbekistan ve Tataristan başta olmak üzere bütün Orta Asya ülkeleri, Müslümanlara inançları sebebiyle dolaylı ve doğrudan vahşice işkenceler çektirmektedirler.

Daha adını andığımızda sayfaları dolduracağımız Müslüman beldeleri Keşmir, Patani, Bosna, Kosova, Tunus, Eritre, Cezayir, Moritanya, Yemen, Filipinler, Türkiye ve bütün İslam beldeleri gerek fiili gerek siyasi zulüm altındadır. Buna rağmen işgale, soykırıma, tecavüze uğrayan, katledilen, esir edilen, malları talan edilen Müslümanlar olurken ve bunları yapan Yahudi ve Batı devletleri iken, Müslümanlar terörist ilan edildi. Demokrasi, özgürlükler ve insan hakları adı altında Müslümanlara yapılan fiili ve siyasi işgallerin birçok Müslümanın görmemesi ise ne kadar acı bir durum…

Haklılığımızdan ve inancımızdan vazgeçmeme uğruna ölüyorduk, öldürülüyorduk ama yıllar geçse de bitmiyorduk… “21. Yüzyılda Müslümanlara Yapılan Zulümler” konusuna bir sonraki sayıda devam etmek üzere… Allah’a emanet olun…

  1. com/turkce/basinozeti/2013/03/130304_basin_ozeti