Hocaefendi'den Mesaj

Allah Kendi Rızası İçin Çalışanları Ziyan Etmez

Paylaş:

Yarın mahkeme var. O yüzden şunu söylemek istiyorum:

Adaletin olduğu ülkede savcılar suçu ispat eder adaletin olmadığı ülkede ise sanıklar suçsuzluğunu ispat etmek zorunda bırakılır. Adaletin olduğu ülkede önce suçun delilleri ortaya konulur sonra kişiye kendini savunma hakkı verilir ondan sonra varsa suçu tutuklanır; ama adaletin olmadığı ülkede kişi önce tutuklanır, sonra varsa suçun delilleri ortaya konulur yoksa suç delilleri uydurulur, üretilir sonra kişiye kendini savunma hakkı verilir, ondan sonra suçu varsa tutuklanır. Tabi bu arada 1-2 sene geçmiş oluyor ve eğer kişi kendini savunabilir, suçsuzluğunu ispat edebilirse 1-2 sene sonra pardon bırakıyorlar. Adaletin olmadığı ülke böyledir ve bizim durumumuz budur. İddianamede ne benimle ne de arkadaşlarla ilgili en ufak bir somut delil yok. Savcı iddianameyi sadece müşteki beyanı, iftiraları ve yalanları ile doldurmuş. Bizim suçumuzu ortaya koyan hiçbir şeyi, hiçbir delili ortaya koymuyorlar, suçsuzluğumuzu ispat etmemizi bizden bekliyorlar. Türkiye’nin geldiği nokta budur!

Önemli değil. Hazreti Ali diyor ki: “Eğer zalim ısrarla devam ediyorsa bil ki sonu yakındır. Eğer mazlum da ısrarla direniyorsa bil ki zafer yakındır.” Onlar istedikleri kadar zulme devam etsinler biz de ısrarla direnmeye devam edeceğiz. Allah Azze ve Celle mazlumdan taraftır. Allah bizi kendi koyduğu kanunlara aykırı iş yapmaktan muhafaza eylesin. Taberi’de geçen bir kudsi hadiste Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: “İzzetim ve Celalime yemin ederim ki mutlaka dünya ve ahirette zalimden intikam alacağım. Bir mazlumu görüp gücü yettiği halde ona yardım etmeyen de intikam alacağım.” Yani demek ki, Allah Azze ve Celle intikamı sadece ahirete bırakmıyor dünyada da intikam alacağını vaad ediyor. Biz Allah’ın vaadine güveniyoruz; çünkü Allah vaadinden dönmez. Tirmizi de geçen bir hadiste Efendimiz şöyle buyurmuş: “Uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini artırır.” Sadece bu meselede değil dokuz, dokuz buçuk yıldır bizimle uğraştıklarını, haksızlıklar yaptıklarını herkes biliyor. Allah Azze ve Celle bize sabır verdi ve biz 9-10 yıldır buna sabrediyoruz. İnşallah Rabbim zalimi bitirecek, mazlumların şerefini artıracaktır.

İnsan nasıl sabredebilir, sabır ona nasıl kolay gelebilir? Allah’ın Muntakim olduğunu bilmekle.  Eğer Allah’ın Muntakim olduğunu, intikamcı olduğunu bilirsek o zaman sabır bize kolaylaşacaktır. Sabrın insana kolay gelmesi bununla mümkündür. İnsan “madem ki Allah muntakimdir, o halde intikamımızı alır” dediği zaman sabır insana kolay gelir aksi halde çok zorlaşır.

Haklıları rahatlatacak olan, sonunda Allah’ın dediğinin olacağını bilmektir. Madem O’nun dediği olacak o halde kendini perişan etmeye gerek yok. İbn-i Kayyımın dediği gibi: “Acılar hüzünle def edilmez aksine ona rıza göstermekle, hamd etmekle, sabretmekle, kadere iman etmekle, ‘Allah diledi, takdir etti’ demekle def edilir.” Yani sabır ancak bu şekilde kolaylaşır.  

Hazreti Ömer de diyor ki: “Kendini fazla yorma her şey Allah’ın takdiri ile olur. Allah’ın istemediği şey sana isabet etmeyecek, emri ise isabet etmeden geçmeyecektir.” Dolayısıyla Allah Azze ve Celle neyi takdir ettiyse o gerçekleşecektir. Bazı şeyler bizim hoşumuza gitmese bile ‘onda da bir hayır vardır’ deyip sabır göstereceğiz. Allah kendi rızası için mücadele edenleri ziyan etmez.

Herkes şunu iyi bilsin ki en güçlü olan Allah’ın yardım ettiği kimsedir. Arkasında istihbarat, emniyet, siyasetçiler, zengin olan insanlar değil; en güçlü olanlar Allah’ın yardım ettiği kimsedir. Güç Allah’ın yardımıdır. Hainler birinci raundu kazansalar da son raundu her zaman kaybederler; çünkü Allah hainleri sevmez.

               Kul sabrederse Allah Azze ve Celle musibetle kulundan aldığının yerine daha iyisini verir. O halde musibetlerin bizden alıp götürdüğünü düşünmekten ziyade Allah’ın onun yerine daha iyisini vereceğini düşünmemiz icap eder. Musibetler evimize gelen misafirlere benzer. Evimize bazen güler yüzlü bazen asık suratlı insanlar gelir. Asil bir ev sahibine düşen tüm misafirleri güzel karşılamak ve şikayetçi olmamaktır.

BOLU ZİNDANLARINDA DEDİĞİM GİBİ PATNOS ZİNDANLARINDA DA DERİM Kİ:

Ben mutluyum; çünkü davamız hak, yolumuz hak ve alnımız da aktır!

Mutluyum; çünkü hayatım Allah’a ve İslam’a hizmetle geçti!

Mutluyum; çünkü bahçıvan bir gül için bin dikene su verirmiş. Benim su verdiklerimin ise bini gül, birkaçı diken oldu!

Ben mutluyum; çünkü arkamda Tevhit, Adalet, Hürriyet, Medeniyet diyen bir cemaat ve bir hareket bıraktım. Çektiğim çilelere değdi çok şükür!

Ben mutluyum; çünkü her gün manası anlaşılmadan söylenen Tevhid’i halkın anlayacağı dille anlattım, Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı dedim!

Mutluyum; çünkü Allah Tevhid projektörünün düğmesine basmayı, Tevhid ile toplumu aydınlatmayı nasip etti!

Ben mutluyum; çünkü ben Rabbimi sevdim, kendimi O’na adadım ve O’na hizmet yolunda çileler çektim!

Ben mutluyum; çünkü başıma ne geldiyse O’nun yolunda geldi!

Ben mutluyum; çünkü ben altın ve elmas taşıdım, Rabbim de beni taş ve odun taşımaktan kurtardı!

Ben mutluyum; çünkü hak yolda giderken taviz vermedim, zulme ve zalime boyun eğmedim!

Ben mutluyum; çünkü arkamda Tevhid davasını, cesareti ve dik duruşu miras olarak bıraktım!

Yarın bakacağız. Kanuna ve vicdanına göre mi karar verilecek yoksa talimata göre mi? Cuma günü akşama doğru belli olacak. Sonuçta Rabbimin dediği olur hiç kimsenin dediği olmayacaktır. Onlar istedikleri kadar plan yapsınlar bir de Allah’ın planı var, sonunda Allah’ın planı gerçekleşecektir. Allah hainleri sevmez.

Tüm arkadaşlara çok selam söyleyin…

                                                                                                                                     14 Haziran Çarşamba

 

Patnos Cezaevi | Telefon Konuşması