Güncel Analiz

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Gündeme Dair Analizler

Paylaş:

BYLOCK YANILGISI BİR KEZ DAHA ANLAŞILDI

Prof. Salih Kuk adlı Twitter hesabı, Ömer Halisdemir hakkında “Bylock kullanıcısı olduğu ve bu bilginin 15 Temmuz araştırma raporundan çıkarıldığını” iddia etti. Bu durumu değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Ömer Halisdemir “15 Temmuz kahramanı” olarak ilan edildi ama sonradan onun da “Bylock” kullanıcısı olduğu tespit edildi. O zaman bu durumda “15 Temmuz kahramanı” yok mu oldu? Bu kahraman, artık kahraman olmayacak mı? Ben 5 sene kadar önce Bylock’un kesin delil olmayacağını, içeriğine bakılması gerektiğini söylemiştim. Bylock kullanıcılarının ne konuştuğuna bakılmalıydı. Aslında Yargıtay’ın da “Bylock kesin delildir” şeklinde verdiği bir kararı da yoktu. Neden içeriğine bakmadan yargılamayı tercih ettiler? Çünkü bir korku imparatorluğu meydana getirmek istediler. 15 Temmuz bahanesiyle yüz binlerce hatta milyonlarca insanı korkutmak istediler. Çeşitli bahanelerle yaklaşık 600-700 bin insan hakkında işlem yapıldı. Bunların çevresiyle beraber hesap ederseniz, 8-10 milyon insan çok yakından korkutuldu. Hedef de buydu. O yüzden Bylock’un içeriğine bakmak istemediler. Bu, vicdansızlıktır. Eğer gerçekten Ömer Halisdemir, darbecilerle çatışarak onlar tarafından öldürüldüyse, demek ki “Bylock” kullanan nice insanların aslında darbeci olmadığı anlaşılmalıdır. Ya “Ömer Halisdemir sahte bir kahramandır, böyle bir kahraman yoktur. Bu da darbeciymiş” diyecekler ya da “Bylock kesin delil değilmiş” diyecekler. Doğrular eninde sonunda ortaya çıkar ve hiçbir zaman sonsuza kadar gizlenemez. Hiçbir zaman yanlışlar, doğru gibi gösterilemez. Yalancının mumu yatsıya kadar yandığı gibi yanlışlar da kısa sürede ortaya çıkar. Bu olayda da bunu görüyoruz.

MİLLETİN BİRLİK VE BERABERLİĞİ TÜRKLEŞTİRİLEREK DEĞİL, İSLAM ÇİMENTOSU İLE MÜMKÜNDÜR

Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ: “Biri ‘Zaza’yım, Kürt’üm, Türk değilim’ derse ben de ona: ‘Sen değilsin ama senin çocuğun, olmadı torunun mutlaka Türk olacaktır. Çocuğun Türk olacak ama çocuğunu Türk yapamazsak bile torununu yapacağız' derim” dedi. Ümit Özdağ’ın bu sözlerini değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şu yorumda bulundu: Ümit Özdağ’ın bu açıklaması ve son zamanlarda özellikle Suriyelilere karşı artan ırkçı söylemleriyle asimilasyonu ne kadar doğru gördüğü anlaşılıyor. Türk olmayanların hepsini Türkleştireceklerini açıkça ifade ediyor. İktidara geldiği zaman Kürtleri, Arapları, Zaza’ları ve tüm ırkların hepsini Türkleştireceğini ifade ederek insanlık dışı bir şey yapacağını ilan ediyor. Herkese aslını unutturacak yani. Hâlbuki bu bir suçtur ve asimilasyondur. Asimilasyon dünya tarafından lanetlenmektedir. İslam da ırkçılığı, başka ırkların dilini, kültürünü bozmayı kabul etmez. Kur’an-ı Kerim: “Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için gerçekten ayetler vardır”1 buyuruyor. Allah Azze ve Celle bunun bir mucize olduğunu, Allah'ın ilminin, kudretinin sonsuzluğuna delil olduğunu; buna böyle bakmamız gerektiğini ve bunu kötü görmememiz gerektiğini aksine güzel görmemiz gerektiğini ve bu farklılıkların Allah'ın takdiri olduğunu bize öğretmektedir. Müslümanım diyen insanın bakışı bu olmak zorundadır. Ümit Özdağ’ın bakışı Müslüman bakışı değil bir faşist bakışıdır. İslam’a göre hiçbir ırkın dilini unutturamazsınız ve bunun için özel çalışmalar yapamazsınız.

Bu kişilerin bu şekilde davranmalarının sebebi şu: Memlekette birlik beraberliğin tek yolunun bu olduğunu düşünüyorlar. Hedef, bu vatanın milletin birlik beraberliği ise zaten bu millet Türk’üyle Kürt’üyle Arap’ıyla Müslümandır. Dolayısıyla İslami bir bakış ile bu meseleler çözülebilir. Herkesi Türkleştirmeye, ortalıkta olay ya da fitne çıkarmaya ve ırkçı hareketleri körüklemeye tahrik etmeye hacet yoktur. İslam çimentosunu kaldırınca böyle sorunlar ortaya çıktı ve sorunu çözebilmek için herkesi Türk yapma zorunluluğunu hissettiler ancak çözüm bu değildir. Bu ırkçı hareketleri kuvvetlendirecektir. Küçük kafalar insanların malına mülküne, ırkına, mevkiine makamına, diline ve rengine bakar. Orta kafalar insanların fikrine bakar. Büyük kafalar ise insanların inançlarına, ahlakına, yaşantısına bakar. Kafamızı büyütelim, küçük kafalardan kurtulalım.

DOĞU PERİNÇEK’E DOKUNULAMAMASININ GERÇEK SEBEBİ

Doğu Perinçek mültecilere yönelik açıklamaları ile gündeme gelen Ümit Özdağ hakkında: “Ümit Özdağ'ı uyarıyoruz, yaptığı iş Amerikan planlarına hizmettir. Bugün başlıyoruz, bunların seslerini keseceğiz, bunlar Türk Devleti’nden korkacak. Bu işin başını çeken Ümit Özdağ'ı bir kez daha ihtar ediyoruz!” şeklinde tehdit olarak algılanabilecek açıklamalar yaptı. Doğu Perinçek’in bu sözlerini değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Ülkemizde adil yargılama sistemi olsaydı yargının harekete geçmesi gerekebilirdi ama yargı kalmadığı için hiçbir savcı harekete geçmiyor. Çünkü Doğu Perinçek, herkes hakkında dosya hazırlıyor. Ümit Özdağ’ın buradaki mültecilerin hepsinin vatanlarına geri gönderilmesi ile ilgili görüşünü tabii ki kabul edemeyiz. O ayrı bir konu ama Perinçek'in şu konuşmasına baktığınızda aklımıza ilk gelen şey Ümit Özdağ'la ilgili de elinde bazı dosyaların var olduğudur. Anlaşılan o ki Perinçek bol miktarda dosya hazırlamış. Kim kendisine muhalefet eder ya da kim Türk Devletinin politikalarına aykırı bir şeyler söylerse hemen önüne dosyaları koyuyor. “Herkes Türk Devletinden korkacak” diyor. Ümit Özdağ bu ülkenin vatandaşıdır neden korksun devletten? Demek ki korkutanlar bunlarmış. Bize de bunu yapmaya çalışıyor 8 yıldır ama çok şükür bizi korkutamadı. Ümit Özdağ’ı korkutabilecek mi, göreceğiz. Yakında Ümit Özdağ gerçekten susarsa, bu görüşlerini bırakırsa demek ki Perinçek hakikaten onu susturacak kozlara sahipmiş diyebileceğiz.

Osman Kavala ile ilgili söylenen şey: “Geziyi finanse etti” suçlamasıdır. Bundan dolayı ağır müebbet cezası aldı. Geziyi finanse etmek ağır müebbet ceza almayı gerektiren bir suç mudur? Doğu Perinçek: “Osman Kavala, hükûmetin istifasını ya da hükûmetin değiştirilmesini düşünmüyordu, biz böyle düşünüyorduk. Geziye biz de katıldık, hatta biz hükûmetin istifasını, hükûmetin düşürülmesini istedik ve bunun için mücadele verdik. Gelin beni de alın” dedi fakat kimse bir şey demedi. Eğer Osman Kavala, ağır müebbet aldıysa o zaman Doğu Perinçek’in 10 tane ağır müebbet alması lazım çünkü o bizzat Gezi Olaylarına katıldıklarını, hükûmetin de düşmesini istediklerini ve bunun için çalıştıklarını söylemektedir.

Aynı şekilde Lütfü Türkkan: “Bizzat Devlet Bahçeli, bizi Gezi Olaylarına gönderdi, biz de katıldık ve orada basın açıklaması yaptık. Hükûmeti istifaya davet ettik ve hükûmeti devirmeye çalıştık” diyerek Bahçeli’nin emriyle yaptıklarını ifade ediyor. Osman Kavala’ya ağır müebbet verenlerin o zaman Devlet Bahçeli’ye de dava açmaları ve Lütfü Türkkan’ı, savcılığa çağırmaları gerekmez miydi? Demek ki hükümet dün kendisini devirmek isteyenlerle bugün koalisyon yapmış vaziyettedir. Türkiye siyaseti, gerçekten çok iğrençleşmiş. Siyasetçilerin ve siyasetlerinin bu kadar değişmesi normal değil. Gerçekten bazı güçlerin elinde dosyalar ve bazı kozlar var. Bunlarla siyasetçileri hizaya getiriyorlar; istedikleriyle koalisyon yaptırıyorlar, istedikleriyle koalisyonu bozduruyorlar. Bu açık seçik anlaşılabiliyor. Nasıl bir siyasetin içerisindeyiz? Lanet olsun böyle siyasete!

  1. Rum, 22