Davet

Ben Allah İçin Anlatıyorum

Paylaş:

Kirli bir kumpas sonucu haksız bir şekilde tutuklanan ve tutukluluğu bir yılı aşkın süredir devam eden Erol Ardıç’ın Kayseri 2 No’lu T Tipi Cezaevinden yazmış olduğu davet hatırasını siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.

Selamun Aleyküm

“Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: 'Gerçekten ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kimdir? İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. Buna sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz.”1

İslami davette başarılı olmada kötülüğü iyilikle defetme metodu muhatabımızın bize candan dost olacağını ve bu nimete ancak sabır gösterenlerin erişebileceği üzerinde durulmuştur.

Cezaevinde bu ayeti kerimelerin tecellisini farklı farklı kimselere davet yaptığımda çokça yaşadım. Malumdur ki cezaevinde bir dünya suçtan mahkûm olmuş, artık sağlıklı düşünemeyen 17-20 yıldır yatmaktan psikolojisi bozulmuş veya uzun yıllar hükme bağlanmış mahkumlara bir şeyler anlatmak bazı zamanlar çok güç oluyor. Bunlardan bazıları için insan öldürmek, insanları uyuşturucu ile zehirlemek, insanların yıllarca yemeyip biriktirdiği kazançları bir çırpıda dolandırmak, hırsızlık yapmak sıradan ve normal bir mesele haline gelmiş durumda. Ayrıca bu insanlar ahlaki olarak çöküntüye uğramış durumdalar; kendi aralarında gırgır şamata yapmaları, uğraşacak bir şeyleri olmadığından birbirleriyle uğraşmaları, küfürlü konuşmaları, bağırarak konuşmaları cezaevinde kötü ahlak olarak kendilerinde yer etmiş. Bu insanlarla birlikte yemek yerken, su içerken, yatarken, kalkarken gece gündüz beraberiz. Tabi bu durumlar cezaevi içinde ceza yaşamanıza sebep olabiliyor.

Koğuşta uyumlu olan insanlar da var, anlatacağımda beni zorlamadan dinleyen, anlayan ve kendi adına önemli mesafeler kat eden kimseler oldu. Ben bu davet hatıramda sizlere beni oldukça zorlayan birinden bahsedeceğim:

Koğuşta kaldığım O.B isimli kişiye herkese olduğu gibi hakkı, hakikati anlatıyor ve onun dünya ahiret iyiliği için konuşuyordum o ise beni tersliyor sesini yükselterek insanlar içinde rencide etmeye çalışıyordu. Çevremde diğer İslam’ı anlattıklarım onu uyarmasına rağmen biraz düzeliyor yine eski halini koruyordu. Mesela bir gün sırt kısmı açıktı ben güzelce kendisini uyardım. Bana: “Burası cezaevi! Hoca mısın, neysin bırak bu işleri” gibi sözlerle bağırdı ve bu bağırışını herkese duyurdu. Beni bu şekilde çokça ezmeye, rencide etmeye çalışıyordu. Bu durumu gören ilgilendiğim biri onun yanına gidip yaptığının ayıp olduğunu söylemiş ve “Hoca senin iyiliğini düşünmekten başka ne yapıyor? Burada herkese Allah için bir şeyler anlatmaya çalışıyor ve sen haksızsın” demiş. Bir abi de yanıma gelerek “Hoca buna bir şey anlatmayı bırak. Bunun gibiler laf anlamaz” dedi. Ben de “Ben Allah için anlatıyorum. İster anlasın ister anlamasın kendi bilir” dedim.

Ben, bilmediğim eti yemediğimi, gazlı içecekler içmediğimi, kazancını bilmediğim veya haram kazancı olan kimselerin ikramlarını yemediğimi özelde ve genelde anlattım. Buna rağmen bu durumu dillendirerek insanın canını sıkacak bir duruma çeviriyordu. Kendi ailesi için nasihatler ediyordum. Bir gün “Ben kendin ve ailen için Allah’tan iyilik ve güzellikten başka bir şey istemiyorum” dedim.

Ona anlattıklarımdan sonra kendisinde bazı değişiklikler olduğunu görüyordum fakat bazı huyları hâlâ devam ediyordu. Sonraları bu arkadaş çok değişti, bana saygı duymaya başladı. Zeki biriydi, Kur’an’ı öğretmek istediğimi söylediğim zaman “Aklım almaz” dedi. Ben de “Sen o aklına de ki: ‘Ey aklım! Sen Rabbimin kitabını almayacaksan niye varsın ki?” dedim. Sözümden etkilenmiş ve artık değişme sürecine girdi. Kur’an’ı öğrendi. Kendisine sürekli bir şeyler anlatıyorum, okuyorum, gelen mektuplardan da bazılarını okuyorum. Gece namazına, pazartesi-perşembe oruçlarına, tespihle zikir çekmeye, birtakım kötü huylarını terk etmeye başladı.

Bir gün sabah namazına kalkmadı. Yanıma geldi ve “Namazı kılmadım” dedi. Ben de “Nefsine ceza kes. Mesela gidip de güzle kahvaltı yapma ve bir günlük kaza namazı kıl” dedim. Sonra bana gelip “Hocam senden Allah razı olsun, o gün bugündür artık her gün kaza namazı kılıyorum” dedi. Artık söylediğim her şeyi hemen yapıyordu hatta bana “Hocam sen burada hem benim için hem de dışarda ailem için danışmanımsın. Sen ne dersen ben yaparım. Cezaevinden çıkınca da etrafımdaki insanları toplayacağım onların da İslam’ı öğrenmesini sağlayacağım” diyordu.

Bu arkadaşa yeni kişilerden bazılarına Kur’an öğretmede bana yardımcı olması için görev verdim. Namazda cemaati toplaması için namaz başkanlığı verdim. Çok sevindi. Güzel de yapıyor çünkü tertipli düzenli birisi. Hayatı çok değişti bunu koğuşta arkadaşlar da çok defa söyledi. Bu arkadaş bana eski yaptıklarından dolayı çok ama çok defa özür diledi hakkımı helal etmemi istedi.

İnsanlara davet yapmaya başladı. Benden öğrendiklerini ailesine, çocuklarına hemen anlatmaya çalışıyor. Bazı kötü alışkanlıkları terk ediyor, eskiden herkesin verdiğini hemen yerken şimdi dikkat etmeye başladı. Bir gün açık görüşte hanımının namaza başlaması için ondan söz aldığının sevincini benimle paylaştı ve başladı da. Sonra büyük kızı vardı onun Kur’an’a başladığını söyledi. Ailesinin bana çok dua ettiğini ifade etti. Rabbime hamd olsun bu şekilde birçok insanın hidayetine vesile olmayı Rabbim nasip etti.

Yine başka bir arkadaş K.K da bir yılı aşkındır ailesi ile ne telefonla ne de açık kapalı görüş yapmadı. Bu da sıkıntılı idi. Hatta koğuşun en sıkıntılısı desem yerinde olur. Bununla da problem yaşadım. Birilerine İslam’ı anlatırken gelip atmosferi bozuyordu. Kendisiyle sürekli ilgilendim. Sonuçta Kur’an’a başladı. Tecvidi öğrettim. Bir gün açık görüş günü onun adı da okundu. Onunla birlikte herkes şaşırdı. Annesi babası gelmiş, “Oğlum sen Kur’an’ı mı öğrendin?” demişler. O da “Evet” demiş. “Siz nerden öğrendiniz?” diye sorunca “Sizin koğuşunuzdan tahliye olan S.D söyledi. ‘Oğlun çok değişti. Kur’an’ı öğrendi. Ziyaretine bir gidin’ dedi” demişler. Görüş sonrası sevincini benimle paylaştı. “Hocam valla bırak ailemi ben bile Kur’an’ı öğrenmeme inanamadım” dedi. Gerçekten koğuştan da herkes şaşırmıştı. Çünkü sorun yaşamadığı kimse olmamıştı.

Her okuduğumuz yerin meal dersini yaptık, çok etkileniyordu. Bazı konularda hayretler içinde kalıyordu. Bir gün pişmanlığı sebebiyle eski hayatında yaptığı yanlışlarla ilgili nasıl helallik alırım diye bana soru sordu. Bana karşı hep kendini borçlu görüyordu. Bir şeyler yapmak istiyordu, ben de kabul etmiyordum. Zaten durumu da yoktu. Bir gün kahve yapmış, getirdi “Hocam artık bunu içeceksin” dedi. Kırmadım, içtim.

Yakın zamanda eskiden Millî Görüşün Hollanda da sorumluluk yapmış müteahhit bir abi yaklaşık 3 haftalık bir ceza yatmaya geldi. Hocamı çok seviyor, takip ediyormuş. Hocamızın FETÖ meselesindeki açıklamaları, pandemi çıkışları çok etkilemiş ve benimle karşılaştığı için çok sevindi. Hocamın dergi ve konferans yazıları vardı, bunları okumasını tavsiye ettim, çok sevindi. Sabah erkenden kalkmış yazıları okuyordu. Yazılar üzerinde soracakları soruları sordu, kafasına takılan bazı soruların cevabını yazıda aldım dedi.

Koğuşta hocamın duruşunu, cesaretini ballandıra ballandıra anlatıyordu. Zengin ve iş adamı olması sebebiyle de herkes adama saygı duyuyordu. Konferans fotoğrafları, yapılan etkinlikleri, yürüyüşleri gösterdim. Hocamın hayatından bahsettim, çok hoşuna gitti. Bana ara ara “Hocam sen burada bu insanlara İslam’ı anlatmakla çok güzel bir ortam oluşturmuşsun. Devletin yapmadığını sen burada ne güzel yapmışsın” diyordu. Tahliye olduğu gün ben burada kaldığım için ağladı. Devlet ne dışarda ne içerde insanlara İslam’ı öğretmiyor. Asayiş mücadelesi veriyorlar, suçlar da suçlular da bir türlü önlenmiyor. Aslında asayişle mücadele ekibi aslında biz ve bizim gibi Müslümanlardır. İslam anlatılmadan suçlar azalmaz.

                Bir gün İskenderun sohbeti dönüşü otobanda çevirmeye girmiştim. Bir polis gelip asayişle mücadeleden olduklarını, araçtan inmem gerektiğini söyledi. Ben de “Ben de asayişle mücadeledenim” dedim. Şaşırdı, baktı sakallı makallı bir adam, biraz durdu… “Ben de İslam’ı anlatarak asayişi sağlıyorum ve şu anda da sohbetten geliyorum” dedim. “Hangi cemaat?” dedi. “Furkan Vakfı” dedim. Arabayı aramadı ve ben de oradan ayrıldım.

Tüm kardeşlerime davet çalışmalarında muvaffakiyetler diliyor ve hepinizi Rabbime emanet ediyorum. Selamun Aleyküm.

  1. Fussilet, 33, 34, 35