Haber-Yorum

Haberler

Paylaş:

Türkiye Haberler

BASKI VE ZULÜM DEVAM EDİYOR, ADALET ÇIĞLIKLARI YÜKSELİYOR

İstanbul Şişli’de ‘Zorla Kaçırılmalara, Kayıplara, İşkenceye Karşı Adalet’ konulu sempozyum düzenlemek isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, İstanbul Valiliği tarafından sempozyumun yasaklandığını duyurdu. Gergerlioğlu, kaçırılma, kayıp ve işkencelere dikkat çekerek: “Oradaki konuşmam engellendi. Peki zorla kaçırma, işkence örtbas edilebilir mi? Bir milletvekilinin konuşmasının önüne geçmeye çalışıyorsunuz ama gerçeklerin önüne geçemeyeceksiniz” dedi.

Ankara’daki Çin Büyükelçiliğinin önünde basın açıklaması yapmalarına izin verilmeyen Uygurların akşam saatlerine kadar bekleyişlerini sürdürmesi üzerine dağılmaları için kendileriyle konuşan Emniyet amiri: “Bu yaptığınızı protesto ettiğiniz ülkenin polisine yapabilir misiniz? Orada yapamayacağınızı burada da yapmayacaksınız” şeklinde konuştu.

Cumartesi Anneleri 25 Ağustos 2018’de gerçekleştirdiği eylemde polis saldırısında darp edilmiş ve aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında dava açılmıştı. Davanın 5. duruşması İstanbul Adliyesi 27’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Polis, duruşma öncesi açıklama yapmak isteyenlere müdahale etti. Davayı takip eden gazeteci, avukat ve siyasi parti temsilcileri darp edilerek gözaltına alındı.

BEKİR BOZDAĞ’DAN BAROLARA TEPKİ: BEN ADALET BAKANIYIM!

2022-2023 Adli Yıl Açılış Töreninde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç Sağkan yargı ile ilgili önemli açıklamalarda bulunarak şu ifadeleri kaydetti: “Bazı AİHM kararlarının tanınmaması ve uygulanmaması sebebiyle AİHM ve Bakanlar Komitesi tarihinde Azerbaycan’dan sonra ikinci kez Türkiye hakkında ihlal prosedürü başlattı. Tutuklamalar cezaya ve erken infaza, gözaltılar gözdağına dönüşüyor. İfade hürriyetinin yargı kullanılarak kısıtlandığı bir süreci yaşıyoruz. Hak ihlallerine, özgürlüklerin ihlaline ‘dur’ demesi gereken yargı, ülkemizde hak ihlallerinin yaratılmasında araç haline getirildi. O yüzden, Türkiye’de hukuk sistemi çok kara bir tablo halindedir. 2018’de mesleğe başladığı söylenen, tecrübesi henüz yeterli olmayan bir savcının -hukukun üstünlüğünü bir kenara bıraktık- mevcut yasal düzenlemelerin tamamen dışında uygulamalar yaptığını, tutuklamaya sevk ettiğini görüyoruz. Bunu düzeltmeye kalkan hâkimin -tutuklama sebeplerinin olmadığını açıkça kararında yazdığı halde- kendini adli kontrol hükümlerini uygulamak zorunda hissetmesi aslında o mahkemenin de baskı altında olduğunu gösteriyor. Çünkü bir hukukçu olarak o kararı okuduğumuzda kişinin kaçma, delilleri karartma şüphesi bulunmadığı açıkça belirtildikten sonra bir dosyada adli kontrol uygulayamazsınız ama baskı o kadar ağır hissediliyor ki mahkeme heyeti tutuklama kararını kaldırırken kendini bir şekilde koruma altına almak için ev hapsiyle bunu dengelemek gibi çok büyük bir hataya imza atıyor.”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye Barolar Birliğinin avukatlık ücretleri ile ilgili yayınladığı bildiriye tepki gösterdi ve şunları söyledi: “Barolar bir araya gelerek bildiri yayınlamışlar ve boykot yapacaklarını ifade etmişler. Buradan net söylüyorum: Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Adalet Bakanıyım. Bu memlekette eylemle hukuk yürümez. Hukuk ve meşru yolda hak arama kapandı mı? Adalet Bakanlığından randevu istediniz, vermedi mi? Kanun imkân veriyor da dediği yapılmadı mı? Var mı öyle bir şey? Yok. Daha oturmadan, konuşmadan eylem eylem... Baroların siyasi hesaplarına, avukat meslektaşlarımızın ve hukuki yardıma ihtiyacı olan darda ve zorda olan vatandaşlarımızın kurban edilmesine asla izin vermeyiz.”

HASTA TUTUKLULAR ‘CEZAEVİNDE KALAMAZ’ RAPORUNA RAĞMEN TAHLİYE EDİLMİYOR

İnsan Hakları Derneği verilerine göre cezaevlerinde bulunan 651’i ağır 1.517 hasta tutuklu, tahliye edilmeyerek ölüme terk ediliyor. Ağır sağlık sorunları nedeniyle hastanelerin sağlık kurulu tarafından verilen “cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen Adli Tıp Kurumu “cezaevinde kalabilir” raporu veriyor. Sadece 2022 yılının ilk 8 ayında, ağır sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmeyen 50 tutuklu yaşamını yitirdi. İnsan Hakları Derneğinin hasta tutuklular listesinde yer alan ve %89 engelli raporu olan hasta, Adli Tıp Kurumuna yapılan başvurulara rağmen tahliye edilmiyor. 1993 yılında tutuklanan ve müebbet hapis cezası verilen Ş. K., böbrek kanseri ayrıca kalp, tansiyon ve birçok hastalığı bulunuyor. Hasta tutuklunun annesinin cenaze törenine katılması da engellenmiş.

 

TÜRKİYE’DEKİ LGBT OLUŞUMLARINA AMERİKA VE AVRUPA’DAN 20 MİLYON DOLAR YARDIM!

LGBT lobisine Avrupa ülkeleri ve ABD’den para yağıyor. Adında LGBT geçen 22 derneğe sadece son 5 yılda tam 20 milyon dolar (bugünkü kurla 362 milyon lira) aktarıldı. İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre Türkiye’de adında ve amacında LGBT kavramı geçen kayıtlı 29 dernek bulunuyor. Bu derneklerden 22’sine küresel fonlar ve yabancı ülkeler tarafından para yardımı yapılıyor. En çok fon alan ise Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği oldu. İkinci sırada KAOSGL bulunuyor. Derneklere fon aktaranların yelpazesi oldukça geniş. Ülke bazında en çok fonu 74 milyon lira ile İsveç aktardı. Onu sırayla Belçika, ABD, İngiltere, Almanya, Hollanda, Norveç, Fransa, Makedonya ve Kanada takip etti. Kuruluş olarak da en çok yardım Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerden geldi. İsveç Konsolosluğu, ABD Büyükelçiliği, Hollanda Büyükelçiliği gibi yabancı devletlere bağlı misyon temsilcilikleri de fon aktaran kuruluşlar arasında.

Dünya Haberler

İSRAİL SİSTEMATİK OLARAK KATLEDİYOR, TÜRKİYE İSRAİL İLE NORMALLEŞİYOR!

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi tarafından yayınlanan Sivilleri Koruma Raporunda yer alan bilgilere göre İsrail’in 16-29 Ağustos arasında Batı Şeria’da 4 Filistinliyi öldürdüğü belirtildi. Bu yıl Batı Şeria’da öldürülen toplam Filistinlilerin sayısı 75 olurken, Gazze ve Batı Şeria’da öldürülen Filistinlilerin sayısı 109 oldu. Rapora göre 248 Filistinli İsrail’in saldırılarında yaralanırken, bunların 42’sini çocuklar oluşturuyor. Bu yıl yaralanan toplam Filistinli sayısı 6.965. İsrail’in son 2 haftada Batı Şeria’da ve bu yıl toplamda tüm Filistin’de gerçekleştirdiği diğer ihlaller ise rapora şöyle yansıdı: 55 bina yıkıldı (yıl genelinde 571), 61 Filistinli yerlerinden edildi (705), Yahudi yerleşimciler 14 saldırı düzenledi (431), İsrail güçleri 108 baskın düzenledi (2.236).

İsrail hapishanelerinde 32’si kadın ve 175’i çocuk toplam 4.650 esir bulunuyor. Filistinli tutuklulardan 730’u idari hapis cezası uygulamasıyla alıkonuluyor. İsrail güçleri, idari hapis cezası uygulamasıyla Filistinli mahkumları haklarında herhangi bir iddianame hazırlanmadan ve yargılanmadan aylarca İsrail hapishanelerinde tutuyor. Dünyada sadece İsrail tarafından uygulanan idari hapis uygulamasıyla İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli mahkûma ve avukatına tutuklu hakkında hazırlanan gizli dosyanın içeriği hakkında hiçbir bilgi verilmiyor ve cezalar defalarca uzatılabiliyor.

İsrail Filistinli Müslümanlara bu şekilde baskı ve zulüm uygularken Türkiye ve İsrail yakın zamanda ilişkilerin normalleştiğini duyurmuş ve karşılıklı olarak büyükelçi ataması kararı almıştı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, büyükelçi atamasına ilişkin: “Elçilerin atanması önümüzdeki günlerde gerçekleşecek. Kapsamlı bir kararname hazırlıyoruz” ifadelerini kullanmış ve bir programda gerek HAMAS gerekse Filistin tarafının Türkiye’nin İsrail ile ilişkisinin normalleşmesini istediğini söylemişti. Ancak HAMAS tarafından yapılan açıklamada, hareketin Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesine olumlu yaklaştığına dair çıkan haberlerin asılsız olduğu belirtilmişti. Bu kapsamda HAMAS, İsrail ile olan her türlü normalleşmeyi reddettiğini yinelemişti.

İRAN’DA HALK ŞİDDETE KARŞI SOKAĞA ÇIKTI

İran’da 22 yaşındaki bir kadın, sıkı bir şekilde uygulanan İslami kıyafet kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle ahlak polisi tarafından alıkonulduğu ve vücuduna aldığı darbeler nedeniyle yaşamını yitirdiği nakledilmişti. Yaşanan süreçte Mahsa Amini isimli bir kadını başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle polisin dövdüğü, ardından karakolda gözaltında iken öldüğü şeklindeki iddiasıyla başlayan protesto süreci tüm İran’ı karıştırmış, Batı medyasında uzun bir süre hararetle yer almıştı. Sonraları İran’ın resmi kaynaklarınca basına servis edilen görüntülerden ve yapılan açıklamalardan anlaşıldığına göre Amini daha önce yaşadığı bir rahatsızlık nedeniyle bulunduğu ortamda aniden fenalaşarak öldüğü ortaya çıktı. Protestocuların iddialarının aksine resmi makamlar karakolda dövülmediğini ısrarla vurgulamaktadır. Ülke genelinde devam etmekte olan olaylarda kamu araçları tahrip ediliyor, devrim liderlerinin posterleri yakılıyor. Eylemler ülke sınırlarını da aşarak dünyada “kadına yönelik şiddete karşı duruş ve özgürlük” adı altında bir infiale dönüşerek protestolar rejimi tehdit eder noktaya ulaştı. Olay hakkında ülkenin büyük bir iç çatışmanın eşiğine çekilmeye çalışıldığı ifade edilmektedir.

 

ESED REJİMİ ÜLKESİNE DÖNEN SURİYELİLERİ İŞKENCEYLE KATLEDİYOR

Esed rejiminin Suriyelilere yönelik işkenceleri devam ediyor. Rejimin kontrolü altındaki topraklarına dönmek isteyen birçok Suriyeliye güvenliklerinin sağlanmasına dair güvence taahhüdü verilmesine rağmen birçoğu ya bir süre sonra cezaevlerine atılıyor ya da gözaltı merkezlerinde işkenceye uğruyor. Son olarak, kimliği tespit edilemeyen bir Suriyeli, rejim hapishanelerinde gördüğü işkencelerden ötürü yaşamını yitirdi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin verilerine göre, 2022 yılında rejim işkencesi altında ölen kişi sayısı 75’e yükseldi.

UYGUR TÜRKLERİ SALGIN BAHANESİYLE TECRİT EDİLİYOR!

Komünist Çin yönetimi, Doğu Türkistanlılara karşı zalimce tavrını sürdürmeye devam ediyor. Doğu Türkistanlıları yok etmek için türlü işkenceler uygulayan Çin, korona virüsün tekrar yayıldığını bahane ederek Uygur Türklerine ev hapsi getiriyor. Uygurların sokağa çıkmasının da engellendiği yasakta herhangi bir ürünün tedarik edilmesine izin verilmeyerek ölüme terk ediliyor. Çin daha önce Doğu Türkistan’daki Urumçi, Kaşgar, Gulca ve diğer şehirlerde aldığı karantina önlemini açıklamıştı. Karantina kapsamında, toplu taşıma araçları kullanıma kapatılırken, şehirlerarası seyahat yasaklandı. Belirlenen illerde okullar tatil edildi, hastanelerin açık bırakıldığı söylenen acil servislerine hasta kabul edilmedi ve yerleşim alanları tam kapanmaya gitti. Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri ve soykırım fiillerini gündeme getirmek isteyen Doğu Türkistanlılar, İstanbul ve Ankara’da seslerini duyurmaya çalışıyor. Bu kapsamda, Ankara’daki Birleşmiş Milletler Merkez Ofisi önünde basın açıklaması yapılması ve toplanan dilekçelerin yetkililere teslim edilmesi bekleniyor.