Derleme

İslam Medeniyetinde Yaşam İklimi-2

Paylaş:

İslam Medeniyetinin Tarihsel Süreci

Dünya tarihinin hangi dönemini incelersek inceleyelim karşımıza sürekli iki taraf arasında yaşanan bir mücadele çıkmaktadır. Bu mücadele Hz. Adem’den günümüze kadar sürekli devam edegelen bir mücadele olmuştur. Dünya tarihinden, geçmiş kavimlerden ve toplumlardan haber veren Kur’an-ı Kerim de bu mücadeleleri konu almıştır. Bu çerçevede baktığımızda dünya tarihi boyunca insanlığı kavgaya, mücadeleye ve anlaşmazlığa götüren en temel etken, tarafların içinde bulunduğu ve arzu ettiği medeniyetlerin çatışması durumu olmuştur. Aslında yeryüzü serüveninin ilk günlerinden bu yana insanlık, istediği medeniyet esasları içinde yaşamanın mücadelesini vermiştir. Bu sebeple yeryüzünde her zaman medeniyetlerin çatışmasından ötürü bir karşıtlık yaşanmıştır. 

Bu çatışma, esaslarını göklere hükmettiği gibi yeryüzünde de hükmetme hakkı olan Allah Azze ve Celle’nin kanunlarından alan İslam Medeniyeti ile; esaslarını beşerî olgulardan alan gayri İslami medeniyetlerin arasında olmuştur. Yani yeryüzünde medeniyetler savaşı vardır ve var olmaya devam edecektir.  

  İslam Medeniyetinin tarihsel sürecine yolculuk yaptığımızda karşımıza çıkan genel tablo şöyle olmaktadır:

Yeryüzü yokluk ve sessizlik beldesi iken, henüz dünya tarihi ve insanoğlunun hikayesi başlamamışken Allah Azze ve Celle’nin melekleri ile paylaştığı hakikati Kur’an-ı Kerim bize şöyle haber veriyor: “Hani Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dediğinde…”1 Ayet-i kerimede bahsedilen, ilk yaratılan varlık Hz. Âdem Aleyhisselam’dır. Burada dikkatleri çeken nokta, Rabbimizin yaratacağı varlık bir insan olmasına rağmen ‘yeryüzünde bir insan yaratacağım’ demeyip ‘yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demesidir. Aslında yaratacağı varlık insandır fakat Rabbimiz kelamında bu varlığın ismini söylemektense onun vasfını ve yeryüzünde ki vazifesini ifade ediyor. Ve sonraki ayette şöyle buyuruluyor: Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti”2 Bu Ayetlerin ışığında görüyoruz ki Allah-u Teala yeryüzü tarihine 2 önemli noktaya değinerek giriş yapmış oluyor: “İnsan ve İlim…”

Medeniyet kavramının tanımına baktığımızda da yukarıda zikrettiğimiz 2 noktanın, medeniyet için olmazsa olmaz mihenk taşı olduğunu görüyoruz. Medeniyet kelimesi bazı mütefekkir ve sosyologlar tarafından her ne kadar aralarında ince farklar olmak suretiyle farklı ifadelerle tanımlansa da her tanımda mutlaka zikredilen mana, medeniyetin insan topluluklarını ve onların yaşam tarzlarını doğrudan ve her açıdan etkileyen nizam bütünü olduğudur. Yani medeniyetin temelinde insan ve insanın hayat tarzı vardır. Bu açılardan bakıldığında dünya tarihinin şahit olduğu ilk medeniyet, İslam Medeniyetidir. Çünkü İslam Medeniyetinin temelinde Allah’ın kararları yani vahiy ve Allah’ın yeryüzüne toplumların bozuk gidişatını düzeltip, onları ıslah etmek için gönderdiği Peygamberler yani Risalet vardır.

Allah Azze ve Celle’nin ilk yarattığı varlığın insan ve bu insana yüklenen ilk misyonun da Peygamberlik olması, yeryüzünde kurulması istenen ve insanlığın maslahatı için uygun olan hayat nizamının İslam Medeniyeti olduğunun delilidir. Yeryüzünde hiçbir yaratılmış yokken dolayısıyla hiçbir medeniyet yokken İslam nizamı vardı. Bu da gösteriyor ki dünya tarihi boyunca ortaya çıkan tüm medeniyetler, sistemler, ideolojiler ve nizamlar İslam’a tepki ve muhalefet olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü zaten temeli insan ve ilim olması sebebiyle toplumları zirve bir insanlık seviyesine çıkaracak olan bir medeniyet vardı fakat bazı topluluklar bu medeniyeti kabul etmeyerek alternatif olarak İslam dışında birçok medeniyet türü klonladılar. Bu durumda yeryüzünde ilk kavga başlamış oldu çünkü medeniyetleri inançlar inşa eder. Ve inanç farklılıkları da doğrudan hak, batıl kavgasına sebep olacaktır. 

İslam Medeniyetinin Hz. Âdem ile başlayan tarihi diğer peygamberlerin risaleti ile devam etmiştir. Her gelen Peygamber kadim medeniyeti yükselten ve sağlamlaştıran bir bina inşa etmiştir. Ancak bu medeniyetin inşasında risalet ile vazifeli peygamber ile beraber onlara ensar olan mü’minler de önemli bir vazife ifa etmiştir. Ve bu medeniyetin risalet zinciri ile en yüksek ve en ihtişamlı binasını inşa eden isim Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem olmuştur.

Sonraki tarihi süreçte 4 büyük halife döneminde fetihler devam etmiş ve İslam’ın hakimiyeti sınırlar aşmıştır. Bununla beraber bu dönemde Kur’an-ı Kerim’in toplanılması ve çoğaltılması başta olmak üzere İslam Medeniyetinin gelişimine katkı sağlayacak birçok yenilik yapılmıştır. Hilafet döneminden sonra Emevi İslam Devleti dönemi başlamıştır. Bu dönemde ortaya çıkan Arap milliyetçiliği İslam dinine uymamakla beraber devlete birtakım zararlar vermiştir ancak bu dönemde İspanya’nın fethi ile beraber Endülüs Emevi Devleti kurulmuş ve Endülüs İslam Devleti, çağının en gelişmiş kültürünü barındırması sebebiyle İslam Medeniyeti tarihine çok önemli gelişmeler sunmuştur. Endülüs Emevi Devleti sadece bir noktadan değil pek çok koldan İslam Medeniyeti tarihi içinde parlayan bir dönem olmuştur.

 “Endülüs İslam Devleti, MS 711 tarihlerinde yüksek ve parlak bir medeniyetin doğuşuna beşiklik ederken Batı, dine aykırı kabul edildiği için aklî faaliyetlerin yasaklandığı “karanlık çağ” denilen bir dönemi yaşıyordu. XI. yüzyılda gerek Doğu’ya gerekse Endülüs üzerine tertip edilen Haçlı seferleri vesilesiyle hıristiyanlar İslâm medeniyetini yakından tanıma fırsatı buldular. Avrupalıların bundan sonra zihnini meşgul eden en önemli konu, Müslümanların böyle yüksek bir medeniyeti nasıl gerçekleştirdikleri meselesi oldu ve bunu anlayabilmek, İslam medeniyetini yakından tanıyabilmek için Arapça eserleri kendi dillerine tercüme etmeye başladılar.”6

Abbasiler Devleti de İslam Medeniyeti tarihi içinde yerini aldıktan sonra, Selçuklular dönemi ile devam eden dönem, Osmanlı Devleti’nin kurulması ile yeni bir yükseliş dönemine girmiş ve İslam Medeniyeti, tarihin en aydınlık sayfalarında kendini tüm dünyaya ispatlamış oldu.

Serimizin sonraki bölümlerinde bahsettiğimiz bu köklü medeniyetin insanlığa ve dünyaya kazandırdıklarını “İslam Medeniyetinde Eğitim” başlığı altında aktarmaya çalışacak, bu ilahi nizamın hayran bırakan eğitim sistemi üzerinde duracağız. Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle…

  1. Bakara Suresi, 30
  2. Bakara Suresi, 31
  3. TDV İslam Ansiklopedisi