Temel İddialar ve Cevaplar
Bu yazımızda modern dönem inanç problemlerinden bir diğeri olan Deizm’in temel iddialarına cevaplar vermeye çalışacağız.
Cevaplara geçmeden önce kısaca Deizm’i bir tanımlayalım. Üzerinde ittifak edilen net bir Deizm tanımı olmamakla birlikte en yaygın tanımı şu şekildedir: Latince “Tanrı” anlamına gelen “Deus” sözcüğü ile arkasına eklenen “izm” takısıyla oluşturulmuştur. Tanrı inancını savunan ama belli bir dinin ilke ve kurallarını reddeden, Tanrı’nın evreni yaratıp daha sonra içine yerleştirdiği yasalara göre işlemesi için kendi haline terk ettiğini savunan öğretidir. Buna göre Deizm’de Tanrı, evreni yaratmıştır ve köşesine çekilmiştir. Teizm’deki Tanrı aktif ve müdahil iken Deizm’de Tanrı pasif ve müdahil olmayan bir Tanrı’dır. Deizm kavramını tarihte ilk kez 1564 yılında John Calvin’in öğrencisi Pierre Viret kullanmıştır. Viret bu kavramı, Tanrı’ya ve O’nun evreni yarattığına inanmakla birlikte Hz. İsa’ya ve O’nun öğretilerine inanmayan bir grup filozof ve edipten bahsederken kullanmıştır. Deistler Tanrı’nın evrene müdahale etmediğine inandıkları için insan hayatının düzenlenmesinde akla çok fazla önem vermişlerdir.
Diğer birçok ideolojinin ortaya çıkışında olduğu gibi Deizm’in ortaya çıkışında da Hristiyanlığın Ortaçağ’daki yaşamış olduğu buhranın ve Batı Medeniyetine özel tarihi şartların etkisi oldukça fazladır. Ortaçağ’da Hristiyan din adamları insanlara cennetten para karşılığında yer satmış ve günahları bağışlama belgesi (endüljans) vermişlerdir. Ayrıca Kitab-ı Mukaddes’i sadece din adamlarının anlayabileceğini öne sürmüş ve dini istedikleri gibi yorumlamışlardır. Öte yandan dini bir baskı aracına dönüştürmüşlerdir. Bu yanlış uygulamalar Avrupa’da dine karşı olan akım ve ideolojilerin yükselmesine neden olmuştur. Dolayısıyla Deizm de diğer ideolojiler gibi Batı menşeilidir ve Batı’dan tüm dünyaya ihraç edilmiştir.
Deizm’in temel argümanlarının neler olduğuna gelecek olursak bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Bazı deistler istisna edilecek olursa Deizm’in genel olarak Tanrı’nın varlığı ile ilgili bir problemi yoktur.
2. Allah’ın peygamber göndermesine gerek olmadığını ve peygamber göndermediğini iddia eder.
3. Kutsal kitapların insanlar tarafından yazılmış olduğunu, insan aklının doğruyu ve yanlışı ayırt etmek için yeterli olduğunu bundan dolayı Allah’ın kitap göndermediğini savunur.
4. Ahiretin ve hesabın olmadığını iddia eder.
5. Mucizelerin gerçekte var olmadığını, bunların efsane ya da sembolik anlatımlar olduğunu savunur.
Bu argümanlardan anlaşılacağı üzere Deizm, Allah’ın varlığını kabul eder. Fakat peygamberler, mucize, ahiret ve kutsal kitapların varlığını kabul etmez. Bu bağlamda Deizm’in ortaya koyduğu argümanları çürütmek için yapılması gereken şey; Hz. Peygamberin peygamber olduğunun delillerini ortaya koymak, Allah’ın bir kitap gönderdiğinin ve bu kitabın Allah’ın kitabı olduğunu göstermek ve ahiretin varlığını ispat etmeye çalışmaktır.
İlk olarak Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, peygamberliğinin delillerini ortaya koymakla başlayacak olursak bunları maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Gerçekleştirdiği Mucizeler
a. Kur’an Mucizesi: Hz. Peygamberin, peygamberliğinin en büyük delillerinden bir tanesi mucizeleridir. Bu mucizelerin de en büyüğü Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an; okuma yazma bilmeyen, kitap bilgisine sahip olmayan, ümmi bir peygamberin eliyle insanlara ulaşmıştır. Kur’an öyle bir kitaptır ki geçmişten, gelecekten, tarihten, mucizelerden, toplumsal meselelerden, insan ruhu, doğa, kainat ve ahkamla ilgili konulardan bilimsel meselelere varana kadar yüzlerce konuda ayetlerden oluşmaktadır. Dönemin şartlarında Mekke gibi bir ortamda yaşayan ve okuma yazma bilmeyen birinin bu kadar önemli meselelerde birbiriyle çelişmeyen, doğru olan ve günümüze kadar değişmemiş olan bir kitap getirebilmesi sıradan bir insanın yapabileceği bir şey değildir. Ayrıca Kur’an, bu konuları ortaya koyarken bu kitabın bir benzerini getiremezsiniz1 diye meydan okuduğu halde günümüze kadar hiçbir şekilde bir benzeri getirilememiş ve iddiası çürütülememiş bir kitaptır. Hz. Peygamberin, böyle bir kitabın insanlığa ulaşmasına aracı olması onun peygamberliğinin en önemli delillerindendir.
b. Diğer Mucizeler: Kur’an dışındaki diğer mucizelere gelince bu mucizelerin birçoğu insanların gözleri önünde cereyan etmiştir. Ayın yarılmasından, yemeğin dua ile çoğalmasına varana kadar bir sürü mucize Hz. Peygamberin eliyle gerçekleşmiş ve insanlar da buna şahit olmuştur. Bu mucizeler de onun peygamberliğinin delillerindendir.
2. Gelecekten Haber Vermesi
Hiçbir insan yaratılışı itibariyle gelecekte ne olacağını bilemez. Bu, sadece Allah için mümkündür. Ancak Hz. Peygamber’in hadislerinde geleceğe dair haberler vermesi ve bunların tarihi süreçte doğrulanması O’nun Allah tarafından bilgilendirildiği/vahiy aldığı anlamına gelmektedir. Allah Rasulü vefatından sonra ailesinden kendisine ilk kavuşacak olan kişinin Hz. Fatıma olacağını söylemiş2 ve altı ay sonra Hz. Fatıma vefat etmiştir. Buna ek olarak Hz. Peygamberin İstanbul’un fethedileceğine dair meşhur hadisindeki3 müjdesi gerçek olmuş ve asırlar sonra Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmiştir. Rasulullah’ın Ammar Bin Yasir’i bağy (asi) bir topluluğun öldüreceği ile ilgili hadisi4 de gelecekten verdiği haberlere bir örnektir. Ammar bin Yasir, Sıffin savaşında Hz. Ali’nin safında yer almış ve asi bir topluluk tarafından şehid edilmiştir. Hz. Peygamberin daha Ammar bin Yasir hayattayken söylediği sözleri doğrulanmış ve Hz. Peygamberin gelecekten verdiği bu haber de gerçekleşmiştir. Hz. Peygamber de bir insandır. Gelecekle ilgili verdiği haberlerden bir tanesi bile doğru çıkmasa peygamberliğinden şüphe edilebilirdi. Fakat onun gaybla ilgili verdiği haberlerin hepsini tarih tasdiklemiştir ya da zamanı gelince tasdikleyecektir.
Hz. Peygamberin peygamberliğinin delilleri burada yazdıklarımızdan çok daha fazladır. Bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1. İsra, 88; Bakara, 23
2. Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah kızı Fatıma'yı çağırıp ona gizlice bir şey söyleyince, Hz. Fatıma ağladı. Sonra yine gizlice bir şey söyleyince ise güldü. Hz. Aişe der ki: Fatıma'ya: "Rasulullah’ın sana gizlice söylediğinde ağladığın, sonra bir daha söylediğinde güldüğün şey nedir?" diye sorunca: "Bana gizlice vefat edeceğini haber verince ağladım. Sonra ev halkının kendisine ilk kavuşup katılanın ben olacağımı haber verince de güldüm" cevabını verdi. (Tirmizî, Menâkıb, 60; İbn Sa’d, Tabakât, II, 247; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 282)
3. İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, fetheden ordu ne güzel ordudur. (İbn Hanbel, IV, 335)
4. Ammar bin Yasir Mescid-i Nebevî’nin inşası sırasında büyük gayret sarf etti. Herkes bir kerpiç taşırken onun iki kerpiç getirdiğini gören Rasulullah üzerindeki tozları silkeleyerek, “Vah Ammar! Kendisini asi (bâgī) bir topluluk öldürecek. Ammar onları cennete, onlar ise onu cehenneme davet ederler” dedi. (Buhari, “Salat”, 63)
