Derleme

İslam Medeniyetinde Yaşam İklimi -4

Paylaş:

Geçtiğimiz sayıda “İslam Medeniyetinde Eğitim” konusuna giriş yapmış ve eğitime ciddi manada önem verilen İslam Medeniyeti tarihinde hayata geçirilen ilmi faaliyetleri bir bölüm ile noktalamanın mümkün olmadığını ifade etmiştik. Bu sebeple bir önceki sayımızda “İslam Medeniyetinde Eğitim” başlığı ile giriş yaptığımız araştırma bölümüne kaldığımız yerden devam ediyor, hayırlı okumalar diliyoruz.

PEYGAMBER’İN EĞİTİM METODU

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hayatına bakıldığında O’nun birçok nezih sıfatının yanı sıra insanlığa vahyin nuru ile yol gösteren bir muallim olma sıfatını taşıdığı da görülmektedir.  Kur’an-ı Kerim’in “Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı ve Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi, aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik”1 buyurmasıyla beraber “Sana da insanlara kendilerine indirileni açıklayasın diye bu Zikri (Kur’an’ı) indirdik”2 buyurması Efendimiz’e verilen görevlerden bir tanesinin de alemleri Kur’an ile uyarması, insanlığa Kur’an’ı açıklaması ve öğretmesi olduğu da anlaşılmaktadır. Alemlere şahit, müjdeci ve uyarıcı bir kandil olabilmek de elbette Rabbani eğitimden geçmiş sonra da ashabını o kutsi eğitimden geçirmiş bir Rasul olabilmek ile mümkündür.

Hicaz çöllerinde bedevi ahlakı ile yetişen kimseleri çağının en medeni insanları haline getiren Rasulullah’ın eğitim sistemine baktığımızda bu eğitimin ve metodun bir mucize olduğu görülmektedir. Hem nefisleri ve hayatları değiştirmedeki rolü açısından hem de esaslarının evrensel olması açısından mucize olan bu eğitim metodunun ilkeleri incelendiğinde karşımıza bazı başlıklar çıkmaktadır.

a) Anlatarak Öğretme Yöntemi- Tebliğ Metodu

İnsanlık için rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber, insanlığın hem imanını kurtarmak hem de iman ettikten sonra her yönüyle olgun mü’minler yetiştirebilmek için daima İslam’ın hakikatlerini anlatmaya ve ashabına eğitim vermeye devam etmiştir. Tebliğ (anlatma) metodunu uygularken de muhatabını iyi tanıyarak, onun anlatılan meseleleri en iyi nasıl öğrenebileceği hususunda önem taşıyan ince noktalara dikkat etmiştir. “Herkese derecesine göre davranın”3 buyurması, meseleleri anlatırken muhatabın kabiliyet ve ilmi yeterliliğinin dikkate alınması gerektiğini gösterirken ashabın “Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?” sorusuna “Az bile olsa devamlı olanıdır” cevabını vermesi amellerde istikrara önem vermesi gibi eğitim-öğretimde de sürekliliğe önem verdiğini göstermektedir. Bu örnekler Hz. Peygamberin eğitimde bireysellik ilkesini benimsediğine de işaret etmektedir. Hz. Peygamberin bu ilke gereğince de herkese aynı metodu uygulamak yerine muhatabının fıtratı ve o anki durumuna uygun olan anlatım yöntemini kullanmayı uygun gördüğü anlaşılmaktadır.

Hz. Peygamber davet yaparken de bir meseleyi öğretirken de büyük bir sabırla, ummanlar kadar geniş bir yüreklilik ve kalpleri ısıtan bir üslup ile faydalı ve etkin bir eğitimin nasıl yapılabileceğini göstermiştir. Efendimiz’in muhatabına göre belirlediği anlatım yöntemlerinin eğitimde fayda sağlayacak ilkelere temel teşkil ettiği görülmektedir.

b) Kapalı Bir Nokta Kalmayacak Şekilde Anlatma- Tebyin Metodu

Tebyin kelimesi Arapça kökenli olup beyan etmek, açıklamak, gizli manaları görünür kılmak anlamlarına gelmektedir. Bu metot Hz. Peygamber Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in hayatında İslam’ı anlatma ve öğretme konusunda başvurduğu yöntemler arasında yer almaktadır. Efendimiz’e İslam hakkında bir şey sorulduğunda o mesele tam anlaşılıncaya kadar anlatmış ve tebyin metodu ile nesillere ve ümmetine apaçık bir din ve işlevsel bir metot bırakmıştır.

Rasulullah bir konuyu anlatırken o konuda kapalı bir nokta bırakmamak için bazen beden dilini aktif olarak kullanmayı da tercih etmiştir. Bu durum O’nun eğitimde beden dili ilkesini de benimsediğini göstermektedir. Buhari’de geçen hadis-i şerifte anlatılan bir olay şöyledir: “Rasulullah bir gün: ‘Mü’min diğer bir mü’min için parçaları birbirini perçinleyen bina gibidir’ buyurmuş, ardından (bunu açıklamak için) parmaklarını birbirine kenetlemiştir.”

c) Misal Vererek Anlatımı Güçlendirme- Temsil Metodu

Rasulullah Efendimiz’in kullandığı eğitim metotlarından biri de temsil metodudur. Bir konuyu anlatırken bazı fikir ve kavramları örnek vererek anlatmak konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Hz. Aişe’nin ifadesi ile ‘yürüyen Kur’an’ olan4 Peygamberimizin temsil metodunu uygularken her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da Kur’an’dan istifade ettiği görülmektedir. Allah Azze ve Celle de Kur’an’da yüce mesajını anlatırken bazı misaller vererek temsil metodunu kullanmaktadır. Nur Suresi 35. Ayette: “Allah, göklerin ve yerin nurudur. Mü’minin kalbinde, nurunun sıfatı: Sanki bir hücre ki, içinde bir lamba var; lamba da cam bir mahfaza içinde, o cam mahfaza, sanki (parlayan) incimsi bir yıldız. Bu lamba, güneşin doğuşunda ve batışında gölgeye düşmeyen mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur. Bu öyle (saf) bir yağdır ki, nerde ise ateş dokunmasa da aydınlık verecek...” buyurması Rabbimizin de bir meseleyi anlatırken temsil metodunu kullandığını göstermektedir.

d) Önemli Noktaları Yineleme- Tekrar Metodu

Eğitimde öğrenimin kalıcı olması için Hz. Peygamber’in kullandığı metotlardan birisi de tekrar metodudur. Hz. Peygamber de önemli gördüğü hususların zihne yerleşmesi için o noktaları tekrar etmiştir.

Eğitim verirken konuşma tekniğinin de oldukça önemli olduğunu kendisinde gördüğümüz Peygamberimiz’in konuşma üslubunu sahabe şöyle aktarmaktadır: “Rasulullah’ın konuşması her dinleyenin rahatlıkla anlayabileceği şekilde açıktı.5 Konuştuğu zaman onun kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi.6 İyice anlaşılmasını istediği kelime ve cümleleri, üç kere tekrar ederdi.”7

PEYGAMBER’İN SAHABEYİ TEŞVİK ETTİĞİ İLMİ

ÇALIŞMALAR

Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ilmi faaliyetlerde bulunmanın önemini “İnsanlar iki gruba ayrılır: Öğreten ve öğrenenler. Bu ikisinin dışında kalan kimselerde hayır yoktur”8 buyurarak ifade etmiştir. Yaşadığı cahiliye asrını saadet asrına çevirdiği o dönemde bir taraftan iman mücadelesi verirken bir taraftan da kıyamete kadar tüm insanlığa fayda sağlayacak ilmi faaliyetlerin temelini atmıştır.

Peygamberimiz hem kendisi bizzat ilmi çalışmaların içinde yer almış hem de ashabını ilmi faaliyetlerin ilerlemesi hususunda teşvik etmiştir. Hz. Peygamberin hassaten “Benden bir söz işitip, onu tebliğ etmek için (başkalarına ulaştırmak için ezberleyerek yahut yazarak) muhafaza eden kişinin Allah yüzünü ak etsin”9 gibi buyurduğu birçok hadis-i şerif sahabeyi ilmi manada çalışmalar yapmaya yönlendirmiştir.

Peygamberimiz ashabını ilmi çalışmalara sevk ederken ilk aşamada onların okuma-yazma öğrenmelerinin üzerinde durmuştur. Bedir Savaşında İslam ordusuna esir düşen kimselerin 10 Müslümana okuma yazma öğretmesi karşılığında serbest bırakılmaları şartı Hz. Peygamberin her vesileyi ilmi çalışmaların gelişimine vesile kıldığını göstermektedir.

Önceki sayımızda daha uzun bir şekilde ele aldığımız Mekke ve Medine döneminin çile kokan eğitim kurumları olan Dar’ül Erkam ve Suffa’nın işleyişi ile yakından ilgilenen Hz. Peygamber, orada eğitim gören sahabenin ihtiyaç ve sorunları ile de yakından ilgilenerek bu kurumlarda eğitimi sekteye uğratacak her çeşit sebebin önüne geçmiştir. Bu kurumlarda eğitim gören ve artık İslam’ı tebliğ edip başkalarına da anlatabilecek seviyeye gelen kimselere Hz. Peygamber tarafından bazı görevler verilerek İslami eğitimin dalga dalga yayılması hedeflenmiştir. Dar’ül Erkam’ın tertemiz gençlerinden olan Mus’ab b. Umeyr’i Medine’nin muallimi, Muaz b. Cebel’i ise daha sonra Yemen’in valisi olarak tayin etmişti. Bu durum Rasulullah’ın tebliğ yaptığı ve böylece kalbine imanın işlendiği kimselere ta’limde bulunup o kişilere İslam’ı öğrettikten sonra onları İslam’a hizmet etmeleri için başka beldelere tayin etmesi hem eğitim hem de hareket metodu olarak tebliğ, ta’lim ve teşkilat basamaklarının işleyişinin önemine işaret etmektedir.

Rasulullah Efendimiz’in mübarek ağzından çıkan hadisleri muhafaza etme görevi ve gayreti de sahabeye çeşitli ilmi yollar açmıştır. İlk dönemlerde Peygamberimizin hadislerinin yazılmasına müsaade edilmemesi sahabeyi hadisleri ezberlemeye sevk ederek ilmi çalışmalarda ezber tekniğinin ilerlemesini sağlarken ilerleyen yıllarda bazı sahabelerin Peygamberimiz tarafından hadis-i şerifleri yazdırma görevi ile vazifelendirilmeleri sahabede kitabetin (yazı ilminin) gelişmesini sağlamakla beraber ilmi çalışmaların kayıt altına alınmasının gerekliliğine de ışık tutmuştur.

Hz. Peygamber’in Hz. Zeyd gibi bazı sahabeleri vahiy kâtibi olarak tayin edip yazı işlerinde gelişmelerini sağlamakla birlikte onları yabancı dil öğrenimine de teşvik ettiğini görmekteyiz. Hz. Zeyd’in, Efendimizin isteği üzerine kısa sürede İbranice ve Süryanice’yi öğrenmesi Rasulullah’ın İslami ilimler ile beraber pozitif ilimlerde ki gelişmeyi de yakından önemsediğini göstermektedir.

* Prof. Dr. İbrahim Sarıçam, Prof. Dr. Seyfettin Erşahin, İslam Medeniyeti Tarihi, TDV; Prof. Dr. Cahid Baltacı, İslam Medeniyeti Tarihi, İFAV kitaplarından faydalanılmıştır.

  1. Ahzab, 45-46
  2. Nahl, 44
  3. Ebu Davud, Edeb 22
  4. Ahmed b. Hanbel, Müsned
  5. Ebu Davud, Edeb, 18
  6. Buhari, Menakıb, 23
  7. Tirmizi, Menakıb, 9
  8. Taberani
  9. Ebu Davud, İlim, 3660