Şiir

Vakfa Özlem…

Paylaş:

Hani gurbette hasret kalır ya insan,

Taşına, toprağına, yerine, yurduna,

İşte öyle bir hal içinde öncülerin…

 

Aylardır hizmet kapımıza kilit vuruldu,

Hayırla geçen yılları hiçe sayarak,

Bir şafak vaktinde söndürdüler ışıklarını…

 

Gam ve keder çöktü üzerine,

Garip kaldı koskoca bina,

Dokunsam duvarlarına,

Sanki akıtacak göz yaşlarını…

 

Yalnızca insan mı ağlar?

Duvarı ağlatır zulüm!

Taşı, toprağı ağlatır.

 

‘Bina’ diyerek geçmeyin,

Orada öğrendik hayırda yarışmayı ve hayatın gerçek manasını,

Orada öğrendik hak ile batılın kavgasını ve bu uğurda mücadele etmeyi…

 

Sohbet meclisleri, Rabbinin kelamı ile nurlanırdı.

Şimdi bu meclisler öncülerin tekbirlerine hasret kaldı,

Her sabah temizlenip binlerce misafirini beklerdi,

Bugün payımıza hasret, özlem, çile ve çaresizlik kaldı.

 

 

Abdestli ayakların bastığı halılara postallar iz bırakırken,

Açılan yaraların acısı yüreklerde izler bırakırken,

Koskoca bina ağlar mı demeyin!

Bina ağlar, halı ağlar, rahle ağlar…

 

Zulüm devam ederken

Kapının önünden geçerken kaldırıp başımı,

Doya doya baktım hizmet yuvamıza,

Gam ve kederden saçı beyazlamış, dertli biri gibiydi.

Kısa zamanda solmuştu duvarlarının rengi,

Ama solgun renkleriyle bile çok şey anlatıyordu,

O da özlemişti hocasını,

Meclislerinde Tevhidi haykıran o cesur alimi…

 

Özledin mi hizmet yuvam, Aslan hocamın haykırışlarını?

“Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” diyerek arşı titretişini,

Sen de özledin mi cuma gecelerini?

Cumartesi’nin telaşını ve cıvıldayan öncü neslin miniklerini…

 

Evimiz! Hizmet yuvamız,

Biz de özledik içimize zerk ettiğin huzuru,

Sohbet meclislerinle hastalıklarımıza şifa polikliniği oluşunu…

 

Biz de özledik, mescidinde omuz omuza saf tutup namaz kılmayı,

Bir lokma simitle, sevgimizi paylaşmayı, kardeşlik ortamlarını,

Biz de özledik, hizmet aşkı ile merdivenlerini basamak basamak çıkmayı,

Sende buluşmayı, tek yürek, tek bilek olmayı…

Biz de özledik, sende öğrenmeyi,

Rahlende diz çöküp, okuyup, yaşayıp, anlatmayı,

 

Sensiz geçen günlerimize hiç alışamadık.

Defalarca yoluna koyulup sana gelmek istedik,

Yad edince çeyrek asırlık hukukumuzu,

Bir tutam da olsa umuda sarılıp kapına güller serdik,

Vefa borcuyla sana geldik.

 

Allah’ım!

Ne olur yeniden aç hizmet kapımızı,

Zorluklarla ekilen fidanlarımızı koru!

Yeniden yeşert umutlarımızı,

Güldür yüzümüzü, yeniden kavuştur bizleri.

Hayra çevir tüm sıkıntılarımızı…

Dinsin artık bütün özlemimiz, bitsin hasretimiz,

Allah’ım sen kadir-i mutlaksın.

Boynu bükük kalan, gariplerin tek sahibisin,

Biz onu, o bizi özlemişken yüreğimizde yanan ateşi söndür.

 

Ya Rabbi!

Bu hasreti bitir,

Kapısında kurban keserek tekbir ve Tevhid nidalarıyla karşılayalım hocamızı,

El -Fettah ismin hürmetine kilit vurulan kapılarımızı aç,

Kapılarımızı aç Allah’ım…

 

Miyase AVŞAR